Vahşi Depolama Üzerine Kritik Analitik Yaklaşım

En tehlikeli atık hangisidir derseniz herhalde kafadan atılan derim. “Atıyorum” tabiri günlük konuşma dilinde tehlikeli bir virüs gibi hızla yayılıp duygu ve düşüncelerimizi etkisi altına almaya başladı. En tehlikeli kirlilik için ise bilgi kirliliği olsa gerek. İster bilinçli, ister bilinçsiz yapılsın her ikisi de toplumun zihninde temizlenmesi güç vahim sonuçlar doğuruyor. Aşağıda vereceğim örnek bu kirliliğin son olmasını dilediğimiz çarpıcı örneklerinden sadece biri. Çünkü çevre ve çevreci kelimelerinin geçtiği hemen her olayda karşımıza çıkan manzara bu.

Karadeniz deyince akla yeşil ve mavi gelir. Bu güzelliğe kıyıp da orta yere çöp dökecek insan bulunur mu bilmem ama bu konudaki toplumsal becerilerimizi ispata gerek yok sanırım. Aramızda kalsın; mutfak pencerelerinden atılan çöp poşetleri, yollara bırakılan pet şişeler, piknik yerlerinin tiksindirici manzarası Türkiye’nin değil dünyanın gerçeği. Bakmayın siz ekrandan gördüklerinize, en medeni bildiğimiz ülkelerin arka bahçelerinde de benzer fotoğrafları görmek mümkün.

Çöp hayatın düzene konması gereken önemli bir gerçeği

Ancak asıl konumuz çöp veya görüntü kirliliği değil; Giresun ili, Görele ilçesi, Çavuşlu Beldesi’nde çöp yüzünden baş gösteren tartışma: Birilerine göre çevre terörü, diğerlerine göre Türkiye’nin 3 çevreci Katı Atık Bertaraf Tesisi. Tarafsız bir gözle bakıldığında her iki taraf da haklı gözüküyor. Ancak tartışmanın özü vahşi depolamada düğümleniyor sanki. O halde sorulması gereken kritik soru şu: Vahşi Depolama mı, modern katı atık bertaraf tesisi mi ? Bu noktada başlayan bilgi kirliliği devleti ve halkı bir anda karşı karşıya getirebiliyor.

Bir tarafta yeşille mavinin buluştuğu turistik Çavuşlu beldesi, halka rağmen yapılmak istenen vahşi depolama tesisi, adı çöplüğe çıkacak turizm bölgesi, adı kötüye çıkan Çavuşlu ekmeği, çöplüğün içinden geçecek içme suyu deresi, mahkeme kararına rağmen başlayan inşaat ve buna karşı çıkan halk…Diğer tarafta dereye ve denize rastgele dökülen çöpler, durumdan vazife çıkarıp çözüm için harekete geçen Belediye, AB standartlarında yapılmak istenen Katı Atık Bertaraf Tesisi ve bunu savunan devlet erkanı; Vali, Belediye Başkanı ile inşaatı bekleyen bir tabur asker…

Çözüm bilgide seçici davranmakla mümkün olabilir

Amerikalı teknoloji uzmanı Clay A. Johnson (1) kitabında buna ‘bilgi diyeti’ diyor. Türkiye’de ve dünyada yaşanan hızlı ve kirli bilgi akışını ‘bilgi obeziteliği’ne benzeten Johnson’a göre çoğu insan, bir yandan fazla araştırmaya gerek görmeden kanaat sahibi olurken, öte taraftan bu kirlilik yüzünden ciddi bir kutuplaşma yaşanıyor. Clay Johnson’a göre, insanlar diyetteyken nasıl ve ne ölçüde seçici davranıyorsa, bilgi konusunda da özellikle medya mensuplarının seçici olması şart. İnsanların sağlıklı olmak için yaptıkları bireysel diyetlerde gıdaların süzgeçten geçirildiği gibi, insanlara verilen bilginin de toplumsal diyet kapsamında değerlendirilip, süzgeçten geçirilmesi gerek. Yediğimiz yiyeceklerin neden yapıldığını merak edip sorguladığımız gibi tükettiğimiz bilginin de nereden geldiğini merak edip sorgulamalıyız.

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu da (2) Johnson gibi insanı bilgi kirliliğine mahkûm eden en temel unsurun medya araçları olduğunu düşünüyor. Medya çalışanlarının birincil sorumluluklarının patronlarına, devlete veya siyasi iktidara karşı olan değil, kamu nezdinde olan sorumlulukları olduğunu savunan İnceoğlu’na göre bilgi kirliliğini bilmekten öteye geçemeyen bir toplumda bu kirliliği ortadan kaldırmak çok da mümkün değil. Medya kuruluşlarının verdiği haberleri kontrol etmemesinin, büyük oranda bilgi kirliliğine yol açtığını belirten İnceoğlu, Dünya medyasında söz sahibi kuruluşların çıkarları için yurttaşlarının ve dünya vatandaşının bilgi edinme hakkını ihlal ettiklerini belirtiyor.

Sağlıklı, dengeli ve uyumlu bir birey olarak yaşamak için kritik ve analitik düşünce şart

Sosyal etkileşim içinde sağlıklı, dengeli ve uyumlu bir birey olarak yaşamak için kritik ve analitik düşünmeyi savunan Prof. Dr. Mehmet Yücel Ağargün de (3) objektif davranmayı başaramayan önyargılı kişilerin olayları yanlış yorumlamasıyla sosyal kutuplaşmalara giden sonuçların ortaya çıkacağını belirtiyor. Çevremizde dönen olaylar ve sonuçlarıyla ilgili alternatif bakış açıları geliştirebilmek, olayları doğru okuyup, satır arasında verilenleri, madalyonun arka yüzünü, saptırma ve şaşırtmaları sezebilmek için sistemli, bilinçli ve bilimsel davranmamız gerektiğini ifade ediyor. Ağargün’e göre kritik ve analitik düşünme doğru yargılamalar yapmayı gerektirir. Doğru yargılama için doğru sorular sormak kaçınılmazdır. Hayatta karşılaştığımız birçok durumda doğru soruları sormalı, doğru cevapları aramalıyız.

Kritik ve analitik düşünebilen kişiler soru ve problemleri açık ve net bir biçimde formüle ederler. Gerekli bilgiyi edinir ve değerlendirirler. Güçlü kanıtları olan sonuçlara ulaşırlar ve bunları test ederler. Alternatif öngörüler ve teoriler geliştirerek pratik sonuçlara ulaşırlar. Karmaşık sorunların tespit edilerek çözümlenmesinde diğer kişilerle etkin ve uyumlu bir işbirliği kurarlar.(4)

Kritik analitik yaklaşım sadece çevre sorunlarında değil, karşımıza çıkan bütün sorunların çözümünde ilkesel can simidi özelliğine sahip görünüyor.

 

08.12.2012

Süleyman Yorulmaz

ÇEKÜD

 

(1), (2) http://www.timeturk.com/tr/2012/09/17/bilgi-kirliligine-cozum-bilgi-diyeti.html

(3), (4) http://kritik-analitik.com/ArticlesPopUp.aspx?Id=16