Küresel Isınma Karşısında Sağlıklı Nesiller İçin Milli Tarım Politikası İhtiyacı

Türkiye, bulunduğu ekolojik kuşak itibariyle, gerekli önlemler alınmazsa her an çölleşebilecek bir yapıya sahiptir. ÇEKÜD bilim kurulu araştırmasına göre, Geleceğin sağlıklı nesillerini yetiştirme amacına yönelik, milli eğitim, milli savunma gibi “milli tarım politikası’nın ele alınmasını sağlamak gerekiyor. Küresel ısınmanın Türkiye’ye etkileri ne düzeydedir?

sayfa-1

 

Büyük bir kısmı yarı-kurak bir iklimin etkisi altında olan Türkiye, küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Bunun en önemli nedeni; bizim hemen güneyimizde bir “Çöl Kuşağı”nın bulunması ve küresel ısınmayla birlikte, bu kuşağın kuzeye doğru ilerlemesi. Sıcaklıkta meydana gelecek 1-3.5 °C artış, orta enlemlerin, 150-550 km kutuplara doğru hareket etmesine neden olacaktır. Bu durumda ekosistemlerin coğrafik dağılımı ve kompozisyonunun yeni şartlara cevabı değişecektir. Türlerin pek çoğu, yeni şartlara yeterince hızlı uyum sağlayamayıp yok olacaktır. Bu da bizi bir çölleşme durumu ile karşı karşıya bırakacaktır. Türkiye; bulunduğu ekolojik kuşak itibariyle, -şayet gerekli önlemler alınmazsa- her an çölleşebilecek bir yapıya sahiptir. 1960’lı yıllarda Konya-Karapınar’da meydana gelen çölleşme, Türkiye’nin ekolojik olarak ne kadar hassas olduğunu göstermiştir. Küresel ısınma nedeniyle birçok ürünün yetiştirilememesi, zaten zor durumda olan tarım sektörünü, başka darboğazlara sokacaktır.

Türkiye, 2003 yılında, Avrupa ile beraber, en sıcak yazlarından birini yaşamıştır ve bu önümüzdeki yıllarda artarak devam edecektir. Ani hava değişmeleri, uçlarda gezen sıcaklıklar giderek günlük hayatımızın bir parçası olacaktır. Hükümetler Arası İklim Değişim Paneli (IPCC) Küresel İklim Modelleri ile yapılan projeksiyonlara göre; – 2003 yılından itibaren Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, – Türkiye’deki sıcaklıklar kışın 2 °C, yazın ise 2 ila 3 °C arasında bir değerde artacak, – Yağışlar kışın % 10’luk bir artış gösterirken, yaz mevsiminde % 5 ila 15 azalacaktır. – Ayrıca yazın toprak neminin de % 5 ila 25 arasında bir değerde azalacağı tahmin edilmektedir. – Akdeniz havzasındaki su seviyesinde 2030 yılına kadar 12-18 cm’lik, 2050 yılına kadar 14-38 cm’lik ve 2100 yılına kadar 35-65 cm’lik bir yükselme görülecektir. Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli (IPCC) verilerine göre, 1990’da, Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı 3.070 m3 olarak belirlenmiştir.  Fakat bu suyun büyük bir kısmı, ihtiyaç olan yerlerde değildir. İklim şartlarının değişmeyeceği kabul edilse bile, sadece nüfus artışı nedeniyle, 2050’de bu miktar 1240 m3 seviyesinde olacaktır. Bununla birlikte, küresel ısınma nedeniyle daha kurak bir iklime sahip olacağımız göz önüne alındığında, 2050 yılında, ülkemizde kişi başına düşen su miktarının 700 ila 1910 m3 seviyesine gerileyeceğini öngörebiliriz. Bu durum, su fakiri bir ülke olacağımız anlamına gelmektedir. Dünyadaki birçok ülke, gelecekte küresel iklim değişikliklerinin; su kaynaklarına, tarımsal potansiyele, ekonomi ve soysal hayata etkilerinin neler olacağı konusunda araştırmalar yapmaktadır.

Ülkemizde yapılması gereken; iklim değişimi ile ilgili küresel ölçekli büyük araştırmaları, bölgesel baza, daha küçük ölçeğe uyarlayarak, ülkemiz için olası iklim değişimi tahminlerini ortaya koymaktır. Küresel İklim Değişikliği ve Yağış Ülkemiz; bulunduğu coğrafi konum itibariyle, yarı-kurak bir iklim kuşağında yer aldığından ve topografyası gereği düzensiz yağış rejimine sahip olduğundan, sürekli kuraklık riski altında yaşayan bir ülkedir.

Yıllık yağış dağılımlarını gösteren şekilde bunu görmek mümkündür (Şekil 1).

swkil1_jpg

Önceki yıllarda da, 2007 yılında yaşanan kuraklığa benzer kurak dönemler yaşanmış, özellikle tarım ürünlerinde ciddi düşüşler görülmüştür. Ancak bundan, kuraklıkla ilgili ciddi bir durumun ve tedbir alma gereğinin olmadığı manası çıkartılmamalıdır. Şekil 1. 1970-2007 yılları arasındaki yıllık yağışları ve ortalamaları Kaynak: DMİ, 2007 Tarım yılı (Ekim-Eylül) olarak yaptığımız değerlendirmede, 2006-07 tarım yılında, Ağustos-Eylül aylarında ortalamalar civarında yağış alınabilse dahi, yıllık yağışın ortalamaların altında kalacağı görülmektedir. Bu durum; Türkiye’de ilk defa yaşanan bir olay değildir. Türkiye geneli için, yağışların 1973-74, 1988-89, 1993-94 ve 2001-02 tarım yıllarında da ortalamaların oldukça altında kaldığı görülmektedir.

2006-07 Tarım Yılı 10 Aylık (Ekim-Temmuz) Yağış Değerlendirmesi Bu tarım yılının değerlendirilmesinde yağışların normallere ve geçen yıla göre ciddi oranlarda azaldığı görülmektedir. Normallere göre tüm bölgelerimizde azalma olurken sadece Doğu Anadolu’da küçük bir artış olmuştur. Yağışlardaki normale göre azalma en çok Ege Bölgesi’nde (% 43), daha sonra sırasıyla Marmara (% 34) ve İç Anadolu Bölgesi’nde (% 22), Türkiye genelinde ise % 16.8 olarak gerçekleşmiştir. Geçen yıla göre ise en fazla düşüş Ege (% 40) ve Marmara (% 37) bölgelerimizde gerçekleşmiştir. Küresel ısınma karşısında gıdalarımızı bekleyen tehlikeler nelerdir? 7

8 milyon hektar yüzölçüme sahip ülkemizin ancak %36’sı ekilebilir arazilerden meydana gelmekte, bunun da 3/4’ünde tahıl ekimi yapılmaktadır. Tahıllar yazlık ve kışlık olarak ekilmekte olup, içlerinde en yaygın ekileni de buğdaydır. Kışlık ekim Kasım-Aralık aylarında yapılmakta olup, bu aylar ülkemizde oldukça kurak geçmiş, çimlenemeyen tohumlar toprakta çürümüştür. Olanağı olan çiftçiler Aralık ve Ocak aylarında sulama yaparak tohumları kurtarmaya çalışmışlar, bu olanağı olmayanlar ise tarlalarını sürerek yeniden ekmişlerdir. Ayrıca verim ve kalitenin yüksekliğini sağlayan vernalizasyon (soğuklanma) dönemi zamanında yaşanamamıştır. Bu da kışlık tahıl üretimimize ve kalitesine olumsuz yansıyacaktır.

Trakya, İç Anadolu, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri önemli tahıl yetiştirme merkezlerimizdir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre bu yörelerin kış periyodu boyunca ciddi bir kuraklık yaşadığını görüyoruz. Yine vernalizasyonu yaşayamayan birçok meyvede de verim ve kalite düşüklüğü olacağı kaçınılmazdır. Yağışın azlığı ile birlikte kışlık sebze üretimimizde de olumsuzluklar yaşanacaktır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2005 yılına göre 2006 yılında tahıl ürünlerinin üretiminde % 5, sebze üretiminde % 2.3 oranında azalma yaşanmıştır. Tahıllar içinde en önemlisi olan buğdayda yaklaşık % 7’lik azalmayla üretim 20 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Yağış miktarı kadar düşme periyodu da oldukça önemlidir. 2006 sonbaharında pamuk hasat döneminde Çukurova’ya düşen sağanak yağış, pamukta kalite kaybına yol açmış, sonrasında ise aylarca süren kurak periyoda girilerek kışlık tahıl ve sebze üretiminde olumsuzluklar yaşanmıştır.

Türkiye’de 400 mm civarında aldığı yağışla en kurak yerlerinden biri olan Konya ovasında, açılmış olan kuyulardan, yeraltı suyu kontrolsüzce çekilmiş ve seviyesi 300 m civarına inmiş ve tuzlanmaya başlamıştır. Yeraltı suyunun aşırı kullanımı nedeniyle derine inmesi, tuz gölünün sularının aşağılara çekilmesine neden olmuş ve su yüzeyi küçülmeye başlamıştır. Son derece stratejik öneme sahip yeraltı suları kendi kendilerini temizleyemediklerinden kirlenmeleri sonucu bir daha kullanılamaz duruma gelmektedirler. Önemli ürünlerimizden çay ve fındık Karadeniz kıyısına sıkışmış bir üretim alanına sahiptir. Küresel ısınmanın olumsuz etkileri nedeniyle bu ürünler ülkemizi muhtemelen ya terk edecekler ya da üretilmeleri ekonomik olmaktan çıkacaktır.

Sebze üretimi konusunda ülkemiz oldukça önemli bir yere sahiptir. Ancak sebze üretimi sulamaya ihtiyaç gösterdiğinden, su kaynaklarında yaşanacak darlık üretimi olumsuz etkileyecektir. Hayvancılığımız da, olumsuz etkilenecek tarımın diğer alt sektörlerinden biridir. Özellikle sıcak stresi hayvanlarımızda et ve süt kaybına neden olacaktır. Kuraklık, bedava yem kaynağı olarak kullanılan meralarımızın vejetasyonunda oluşturacağı değişiklikle hayvancılığın verimine olumsuz etkide bulunacaktır. Kuraklık iç sulardaki balık türlerinde azalmalara yol açacak.

Suların sıcaklığının artması balıklarda üreme bozukluğuna yol açacak, yaşam mekanlarında meydana gelecek küçülmeyle de yok olacaklardır. Gerek denizler ve gerekse iç sulardaki sıcaklığın artışına paralel hastalıkların da artmasından dolayı kültür balıkçılığı ekonomik olmaktan çıkacaktır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin sınırları yoktur. Bu olumsuz etkiler yeterince önemsenmediği sürece her alana hızla yayılmaktadır. Tüm canlılar için önemli olan bitkiler ise, iklim değişikliğinden oldukça fazla etkilenmişlerdir. Özellikle küresel ısınmaya bağlı olarak bitki türlerinde % 10 azalma riski göz önüne alınırsa, bu, canlılar için ciddi boyutta bir tehdittir. Küresel ısınmanın bitkiler ve tarım ürünleri üzerine başlıca etkileri ise şöyledir: – Aşırı yağışlar sonucu topraktaki su oranının artması, toprağın uzun süre suya doygun kalması ile birlikte topraktaki oksijen miktarının azalması ve oksijen miktarındaki azalmanın olumsuz etkileri, – Aşırı sıcaklıkların fotosentezi yavaşlatması ve bunun sonucu olarak bitki büyümesinin yavaşlaması ve döllenme yeteneğinin düşmesi, – Ormanlarda toplu ağaç kurumaları ve hastalık salgını, – Aşırı sıcaklıkların orman yangınlarına neden olması, –

Yükselen sıcaklıkların tropiklerde ürün kaybına neden olması, – Aşırı yağışlar nedeniyle ürün hasadının zarar görmesi, – Tarımsal ürün potansiyelinde değişme görülmesi, – Temel gıdaların aşırı sıcak altında kalması, bunun sonucu olarak da insanlığın açlıkla savaşması, – Aşırı yağışlar sonucu nem artması ve bunun neticesinde bitkiler üzerine böcek ve hastalığın musallat olması, – Bazı bölgelerde yaygın olarak yaşanacak daha sıcak, nemli ve yağışlı iklim koşullarının, zararlı mikroorganizmaların üremesine ve çoğalmasına neden olması, – Bitki

Türkiye tarımını korumada alınabilecek önlemler nelerdir? Bu amaçla alınacak tedbirler çok kapsamlıdır ancak özetlemek gerekirse : – Türkiye tarımını korumak ve gerekli tedbirleri alma işini, artık sıradan bir devlet ekonomi politikası olarak yorumlanmaktan çıkarmak, – Geleceğin sağlıklı nesillerini yetiştirme amacına yönelik, milli eğitim, milli savunma gibi milli tarım politikası olarak ele alınmasını sağlamak, – Tarımda kendi kendine yeten ülke olmak hedefine yönelik, subvanse politikalarını yeniden  gözden geçirmek, – İklim değişimi ile ilgili küresel ölçekli büyük araştırmaları, bölgesel baza, daha küçük ölçeğe uyarlayarak, ülkemiz için olası iklim değişimi tahminlerini ortaya koymak, – İklim değişiklikleri tahminlerinden hareketle, ülkemiz su kaynaklarının, tarımının ve ormanlarının, genel olarak ekosistemin, iklim değişikliklerinden olası etkilenme derecelerini araştırmak, tespit etmek, çözüm önerileri ortaya koymak ve karar mercilerine sağlıklı bilgi desteği sağlamak, – Modern tarım ve ekonomik sulama usullerini yaygınlaştırmak, – Tarımsal sulamada içme suyu ve yer altı su kaynakları yerine, arıtılmış atık sularının kullanımını teşvik etmek, – Boşa giden yağmur suyundan istifade yöntemlerini geliştirmek, yağmur sularının atık su şeklinde zayi edilmesi ya da denizlere akmasını önlemek, – Su kaynaklarını koruma ve zenginleştirme yöntemlerini teşvik edici; kaynak israfını önleyici mevzuat çalışmalarını hızlandırmak, – Beslenme kültürünü yeniden şekillendirici politikalar gerçekleştirmek, üretim ve tüketimde sağlıklı ve doğal beslenme kültürünü yaygınlaştırmak, – Ülkemizde özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde mera alanlarının tahribatı söz konusu olduğundan bu alanlarda erozyon çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. Toprak tüberkülozu olarak da ifade edilen erozyonu önlemede en önemli kaynak mera olduğu düşünüldüğünde, Küresel ısınma + Erozyon = Çare Meradır diyoruz. – Kurak ve yarı kurak bölgelerde hali hazırda uygulanan tarım sistemleri mutlaka değişmelidir.

Kaynaklar Anonim, 2000. İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın No: 2532,    ÖİK: 548, Ankara. Anonymous, 2001. Climate Change (IPCC) Report, Climatic Change: Synthesis Report, IPCC. Anoymous, 2002. Climate Change and Biodiversity, IPCC Technical Paper V., April. Anonymous, 2007. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporu (IPCC), Şubat. Durak, A., Ece, A., 2007. İklim Değişikliğinin Toprak Özelliklerine ve Sebze Tarımına Etkisi, TİKDEK, İstanbul. Keleş, R, Hamacı, C. 2002. Çevrebilim, 4. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara. Kışlalıoğlu, M., Berkes, F., 2003. Çevre ve Ekolojisi, Remzi Kitabevi, 8. Baskı, İstanbul. Lal, R, 2006. Enhancing Crop Yields in the Developing Countries Through Restoration of the Soil Organic Crbon Pool in Agricultural Lands, Land Degredation & Development, 17: 197-209. Marangoz, M. 2008. Organik Ürünlerin Pazarlanması. Ekin Basım Yayın Dağıtım, 1-190. Sandalcı, M., Yüksel, D. 2007. Su kaynakları Kullanımının İklim Değişikliği Üzerindeki Etkisi, TİKDEK, İstanbul. TEMA, 2005. İklim Değişikliği, Küresel Isınma ve Geleceğimiz, www.tema.org.tr/tr/cevre_kutuphanesi/cesitli_konular/pdf/IklimDegisikligi.pdf. Türkeş, M. 2005. Türkiye-İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İlişkileri, TZOB, Ziraat Mühendisleri Odası, 2006. Kuraklık Kıskacında Türkiye Raporu.