Yeşil ekonomi, yeşil pazarlama, yeşil teknoloji derken dünyayı yemyeşil, masmavi, tozpembe görmeye o kadar alıştık ki. Kafa, kol, bacak kopan meydanlar ya da kan, zulüm ve gözyaşı sızan ekranlar bizi hiç mi hiç duygulandırmıyor artık. Üç-beş ağaç katliamı ile üç beş insan katliamı neredeyse eşdeğer hale geldi bizim nazarımızda. Meksika körfezindeki petrol sızıntısında kahverengiye bulanmış beş-on pelikana acıdığımız kadar elbiseleri kana bulanmış beş-on insana acıyamaz olduk sanki. Sahra hastanelerinde imkansızlıklar içinde günden güne eriyen yaralıları kurtarmak, kuzey kutbunda eriyen buzullar üzerindeki beyaz kutup ayılarını kurtarmaktan daha önemli değil artık bizim için. İslam coğrafyasının her köşesinde evlerinden yurtlarından kovulan, göçe zorlanan, yollara dökülen mazlum, muhacir yüzbinlerce aile; çoluk, çocuk, kadın, ihtiyar… Toroslar’ın Sarıkeçili göçerleri kadar ilgimizi çekmiyor farkındaysanız…
Bu zulmün sonu nereye varacak ?
Açık hava hapishanesi haline getirilen Filistin’de yüzlerce can gıdasızlıktan, ilaçsızlıktan yaşam savaşı verirken, Suriye’deki masum sivil halk evlerinde, çeşme başlarında, fırın önlerinde varil bombaları ile katledilirken, derme çatma çadırlarda yaşayan Myanmar’lı müslümanlar budistler tarafından diri diri yakılırken, Doğu Türkistan’da şiddetini gittikçe arttıran Çin zulmü ile insanlık onuru ayaklar altına alınırken, Kahire’nin Ramses meydanında yapılan sivil katliam bu kadarına da pes dedirtecek şekilde camilere kadar uzanmışken…
Ey, insan hakları havarileri neredesiniz ?
Nerede demokrasi ihracatçıları birliği? Nerede İslam İşbirliği Teşkilatı ? Nerede Birleşmiş Milletler teşkilatı ?
Nerede İnsan Hakları Komisyonu üyeleri ? Küresel açlık raporları yayınlayan Gıda ve Tarım Örgütü nerede ? İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla kurulmuş Avrupa Konseyi, Uluslararası terörle mücadeleyi ana hedef olarak belirlemiş NATO üyeleri nerede ? Allah’ın cezaları bu dünyada ertelemesi [1] sizi aldatmasın. Eğer elinizi çabuk tutmazsanız, bilesiniz ki Allah ahirette hesabı çok çabuk görendir. [2] Unutmayın ; zulümle abad olanın akıbeti berbat olur, alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste !
Timsah gözyaşlarımız dursun artık !
Yeşil ofislerimizdeki kasalarımızı yeşil dolarlarla doldurma sevdasından bir vazgeçebilsek, yeşil enerji üreten petrol kuyularımızın geleceğini, masum insanların geleceği içi feda etmeyi bir göze alabilsek, küresel ısınmayı durduracak yeşil zirveyi toplama gayretimizi, küresel zulmü durduracak insanlık zirvesini harekete geçirmek için bir gösterebilsek, nesli tükenen canlılar için akıttığımız timsah gözyaşlarını nesli tükenen insanlık alemi için de bir akıtabilsek.… cenneti bu dünyada görür müyüz bilmem ama, öbür dünyamızın güllük gülistanlık olacağından hiç şüphe duymamak lazım.
Dikkat edin, oyun büyük tehlike yakın !
Ey, İslam coğrafyasının devlet başkanları, başbakanları, bakanları, siyasi parti başkanları, sivil toplum temsilcileri, kanaat önderleri… Ey, hak arama adına meydanlara dökülen sanat camiası, sınavları iptal edip meydanlarda özgürlük dersi veren rektörler, halkçı, toplumcu, kamucu çağdaş meslek odaları… Ey, yeşil ekranlarda yeşil tartışmalar yapan çevreciler…
Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır. [3] bu zulüm ve haksızlıklar karşısında susmak tabii ki mümkün değildir. Dolayısıyla sessiz kalmayalım konuşalım ama yangına körükle gitmeyelim. Zulmü lanetleyelim derken yüzeysel protestolarla ayrılıkları derinleştirmeyelim. Bilinçsizce organize edilen kitle hareketlerinin manipüle edilerek amacından saptırılmak istendiğini bilelim. Çözümün asgari müştereklerde birleşmek olduğunu unutmayalım.
20.08.2013
Süleyman Yorulmaz
ÇEKÜD
[1] Kur’an-ı Kerim İbrahim Suresi 42.ayet
[2] Kur’an-ı Kerim Bakara suresi 202. ayet
[3] Bosna’nın bilge kralı merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç