Eskişehir’den doğan, Sakarya’nın Karasu ilçesinde Karadeniz’le buluşan, 824 kilometre uzunluğundaki Sakarya Nehri, sanayi ve evsel atıkların tehdidi altında haberi yayınlanınca acaba kaç vatandaşımız, ‘Bunun sorumlusu kimdir? diye sordu. Acaba her iki ilimizde bulunan Çevre Müdürlükleri kendilerini ne derecede sorumlu hissetti ? Ve çevre kuruluşları için bu tablo neyi ifade etti ?
Haber, 22 Ekim 2012 tarihli Zaman gazetesinden şöyle duyuruldu: Son yılların en yoğun kirlilik dönemini yaşayan nehrin suyu artık, gri ve kahverengi tonlarında akıyor. Harita ve Kadastro Mühendisler Odası’nın yaptırdığı ‘Sakarya Nehri kirlilik yükünün belirlenmesi’ durum raporu kirliliği gözler önüne seriyor. Raporda, nehirdeki su kirliliğinin nüfus ve sanayileşmeyle orantılı olarak hızlı bir şekilde arttığı belirtiliyor. Bu kirliliğine sebep olan etkenler, ‘yan kollardan ve nehir havzasındaki yerleşim bölgelerinden gelen evsel atıklar’ ile ‘tarım arazilerinden karışan gübre ve pestisitler, nehir ve onu besleyen derelerin kenarlarında kurulmuş olan işletmelerden gelen kirleticiler’ şeklinde sıralanıyor. Nehir, demir ve diğer ağır metallerin yüksekliği bakımından yoğun kirlilik gösteriyor.
Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu, nehrin yoğun kirlilik ile karşı karşıya kaldığını dile getirmiş. Sanayi ve evsel atıklarla gölün su kalitesinin zaman içinde düşerek dördüncü sınıfa kadar gerilediği görüşünü dile getiren Gümrükçüoğlu, “Özellikle nehri besleyen Porsuk ve Mudurnu çayları kenarında kurulan sanayi tesisleri arıtmalarını çalıştırmıyor. Nehir yoğun bir ağır metal kirliliği altında. Ancak caydırıcı bir yaptırım yok. Zaman zaman balık ölümleri yaşanıyor. Buradan çıkan balık ürünlerinin tüketilmemesini öneriyoruz” tespitinde bulunmuş.
Arifiye ilçesinde nehrin yakınında oturan İsmail Taş isimli vatandaş da bundan 10 sene önce nehirde yüzdüklerini, şimdi suya ellerini bile sokmaya korktuklarını anlatıyor. Anlaşılan o ki, bu gidişle bölgedeki havayı solumak bile büyük bir çevre sorunu haline gelecek. İşte yetkililer tam o zaman harekete geçecek. Geceleri nehirden birkaç saat boyunca genizleri yakan kokuları hissetmeyen, kararan suyun kaynağını görmezlikten gelen, taşıdıkları ünvanların haklarını veremeyenler acaba bu haberi okuyunca ne düşüyor? İlle de Ankara’nın harekete geçmesi mi bekleniyor. Nitekim, öyle de oldu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ise Sakarya Nehri’ni kirleten faktörleri ortadan kaldırmak için harekete geçtiğini açıkladı. Bakanlık, nehri kirletici unsurları TÜBİTAK ile birlikte mayıs ayından bu yana yaptığı çalışmayla yeniden tespit ettirmiş. Sakarya’nın doğduğu yerden döküldüğü bölüme kadar olan havzada ölçümler yaptırılmış, kirliliğe sebep olan kaynaklar belirlenmiş. Yazım aşamasında olduğu belirtilen kirliliğin önlenmesine ilişkin rapordan sonra bakanlık, acil eylem planını hayata geçirecekmiş. Bekleyin beyler, daha kış geçmedi. Yaz başında elbet bir eylem planı uygulanır. Bu planın da adına ‘Varken yok ettiğimiz Sakarya Nehri’ adını veririz.
Sözümüz o ki, yazıklar olsun, her defasında önce Ankara’nın harekete geçmesini bekleyenlere ve onların sözlerinin hemen hayat bulacağını sananlara. Doğanın da elbet hesap soracağı gün gelecek. O zaman da iş işten geçmiş olacak.
23.10.2012
Mehmet CANITATLI
İstanbul Ticaret Üniversitesi
Basın Müşaviri