Basına yansıyan haberlerden Türkiye’de ve Dünyada gittikçe yaygınlaşan üç temel hastalık dikkat çekiyor. Obezite, stres ve hareketsizlik. Birbiri ile kısmen bağlantılı olan bu üç hastalığı daha da körükleyen teknolojik bağımlılığın kendisi de yeni ve çağdaş bir hastalık türü sanırım.
Teknolojik yaşam tarzı dolayısıyla doğal ortamlardan; bitki, hayvan ve toprakla temastan uzaklaşmak, çağdaş hastalıkların gittikçe artmasına sebep olmakta; başta kanser olmak üzere birçok hastalığın kökeninde yatan yanlış beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite azlığı, obozite ve stres, çağın en önemli sorunları olarak yaşam kalitemizi ciddi anlamda etkilemekte.
Yoğun iş ve eğitim temposu, beslenme ve uyku saatlerinin dengesizliği, her alanda sürekli rekabet ortamı, daha çok kazanma, daha çok harcama ve daha iyi bir noktaya gelme hırsı zamanla yerini sürekli bir depresyon haline bırakmakta ve ruh dünyamızı karartmakta.
Özendirici reklam bombardımanı altında kuşatılmış olan bilinçsiz tüketici suni ihtiyaçlara şartlandırılmakta, bunların temini yolunda ciddi bir zaman ve kaynak israfına yol açılmakta, mutluluk; yeme, içme, alış-veriş ve para harcamakla eşdeğer hale getirilmektedir.
Televizyon, bilgisayar, internet, cep telefonu bağımlılığı, toplumu hareketsizliğe iten ve sosyal yaşamı baltalayan hastalıklar olarak yayılırken alışveriş dışında; spor, eğlence, dinlence, buluşma gibi bütün ihtiyaçları karşılayacak yaşam siteleri haline getirilmeye çalışılan AVM’ler bu yaraya tuz biber ekmektedir.
Çözüm nedir?
Çözüm teknolojik bağımlılığın sağlığımız için öncelikli tehdit olarak algılanmasında, sağlıklı beslenmede, toprakta, yeşilde, ormanda, açık havada, güneş ışığında ve bu ortamlarda yapılacak sosyal ve fiziksel aktivitelerin arttırılmasında gibi gözüküyor.
Sağlık Bakanlığı 2011 yılını “Şişmanlık ve Hareketsizlikle Mücadele Yılı” ilan edip,”Obezite ile Mücadele Acil Eylem Planı” hazırlamış, tebrik ediyoruz.
Hepimize, bireysel olarak “sağlıklı yaşam acil eylem planı” yapıp, Sağlık Bakanlığı’nın yükünü hafifletmek düşüyor. Bu acil eylem planında belli periyotlarla şehirden uzaklaşma, açık hava yürüyüşleri, doğa gezileri, doğal ve sağlıklı beslenme, fiziksel ve sosyal aktiviteler yer almalı.
Fiziksel aktivite yapmak için özel zaman ayırmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu iş için spor salonu aramak, spor aletleri edinmek de şart değil. Günlük yaşamda dikkat edeceğimiz küçük ayrıntılar, uygulamaya çalışacağımız basit prensipler sağlığımıza çok ciddi katkı sağlayabilir.
Örneğin, mecbur değilsek asansör kullanmayabiliriz. Mümkünse bisiklet kullanımını yaygınlaştırabiliriz. Aracımızı boş bulduğumuz en uygun yere park edip, 3-5 dakika yürümeyi fırsat olarak düşünebiliriz. Alış-veriş ihtiyacımız dışında AVM’lerden uzaklaşıp; eğlenme, dinlenme ve buluşma saatlerimiz için yeşil alanları tercih edebiliriz.
Vücudumuzda biriken fazla enerjiyi toprağa vermek, gittikçe makineleşen yaşamı canlandırmak ve ruh katmak amacıyla fidan dikmeyi, bitki yetiştirmeyi, hayvan beslemeyi, toprakla vakit geçirmeyi hobi haline getirebiliriz.
Büyük kentlerde yeşil alan, mesire yeri bulmak mümkün mü diyeceksiniz! Çevre ve Orman Bakanlığı’mızın bu işi özendirici güzel girişimleri var. Örneğin ”Mesire Yerleri Mobil Uygulaması” ile mesire ve piknik yerlerini cep telefonunuzdan faydalanarak ücretsiz olarak öğrenebileceksiniz.
Sosyal aktivitelerin faydalarını ve sosyal çevrenin önemini bir başka yazımızda paylaşmak üzere…
Süleyman Yorulmaz
15.02.2011
ÇEKÜD