Dededen Toruna – Tohumdan Fidana

“Minik Ellerden Büyük İşler: Tohumdan Fidana” projemizin start aldığı son ilçe Bağcılar oldu.  Engelliler Sarayı’nda iki gün önce yaptığımız Proje  Tanıtım toplantısı izlemeye değerdi. ‘Yetenekliyiz Biz Müzik Grubu’nun söylediği yöresel türküler, eğitim ve sosyal amaçlı hizmetlerin kısa sürede ne denli güzel meyveler vereceğinin güzel bir göstergesi oldu. Sevgili gençlerimizin iyi birer insan, iyi birer doğasever,  iyi birer vatansever olarak yetişmesinde bu tür uygulamalı projelerin rolü inkar edilemez. Bunu daha iyi anlamak için hep birlikte geçmişten  günümüze kısa bir yolculuğa çıkmakta yarar görüyorum.

Kendi yaşıtlarımıza göre konuşacak olursak, dedelerimiz savaştan çıktı; açlık çekti, yokluk çekti, kıtlık çekti, yamalı elbiseyle çobanlık yaptı, karasabanla çift sürdü, tırpanla ot biçti, sırtıyla odun taşıdı … ama doğa ile içi içe yaşadı. Onların çevrecilik diye ne bir dertleri , ne de çevreciliğe ihtiyaçları vardı.

Babalarımız genç yaşta şehre göçtü, başını sokacak birer gecekondu derdine düştü… Ömrü yağ, şeker, un, benzin, mazot kuyruklarında; Et ve Balık Kurumu, İş ve İşçi Bulma Kurumu kapılarında geçti… Sabah oldu mu su tankerinin arkasında uzun kuyruklar oluşur, akşam oldu mu ortalık soba dumanından göz gözü görmez hale gelir, kirli hava güzel İstanbul’un üzerine kara bulut gibi çöker, çöp dağları meydanları uzun süre işgal ederdi.

Onların tek teselli kaynağı okuttukları çocukları ve yaz tatillerinde giderdikleri memleket hasreti idi.

Bu kuyrukların bir kısmını görsek, bu sıkıntıların bir kısmını çeksek de çoğumuzun gençliği köyde geçti. Tarla, bağ, bahçe, tavuk, kaz, ördek gördük; dalından sebze, meyve topladık, folluktan yumurta aldık, koyun, keçi, sığır sürülerine daldık… Belki de süt sağdık, yayık çalkadık, orak biçtik, harman yaptık, düvene bindik, dağa çıktık, balık tuttuk, ıhlamur topladık…Bu güzellikleri görüp şehre geldikten sonra içimiz daraldı; yeşil alan, çocuk bahçesi, piknik yeri, mesire alanı derdine düştük;  kır gezisi, doğa yürüyüşü, şehir parkı, kent ormanı, hobi bahçesi istemeye başladık.

Dedelerimiz can derdindeydi, çevreyi düşünecek halleri yoktu. Babalarımız mal derdindeydi, çevreyi düşünecek halleri yoktu. Çocuklarımız da internet derdinde, onların da çevreyi düşünecek halleri yok !  Peki, çevre sağlığının, ormanların, yaban hayatın, biyolojik çeşitliliğin, ekolojik dengenin önemini kime, nasıl anlatacağız?  Çünkü; aç kalmayan insan sofradaki  bir dilimin, tabaktaki bir pirincin, susuzluktan dudakları çatlamayan insan bardaktaki bir damla suyun değerini bilemeyeceği gibi, elektriksiz kalmayan insan enerjinin, susuz kalmayan insan barajın, çölde yaşamayan insan da ağacın, ormanın değerini anlayamaz.

Çocuklarımıza açlık, yokluk, kıtlık, hava kirliliği, çöp yığını, elektrik, su kesintisi göstermedik ama onları sanal aleme hapsettik. Onların doğasını pazar tezgahındaki sebze meyve, mahalle aralarındaki kedi köpek, çocuk parkındaki güvercin karga, kurban pazarlarındaki koyun keçi ile sınırladık. Halbuki onları arada bir yaşadıkları sanal dünyadan çıkarıp gerçeklerle yüzleştirmemiz gerekiyor.  Sanal arkadaşlar yerine gerçek arkadaşlar, sanal oyunlar yerine gerçek oyunlar edinmelerini, sanal  fidanlar yerine gerçek fidanlar yetiştirmelerini,  sanal hayvanlar yerine gerçek hayvanlar beslemelerini sağlamamız gerekiyor. Bunu başaramazsak ne olur ? Yokluk görmemiş sanal çevreciler gibi meydanlara çıkmaya, eğriye de doğruya da ‘istemeyiz’ diye bağırmaya başlarlar.

Onun için diyoruz ki;

Bu bir uygulamalı eğitim projesidir; sevgili öğrencilerimiz çevrenin edebiyatını değil uygulamasını yapacaklar.

Bu bir çevre koruma projesidir; sevgili gençlerimiz emek vermeyi, sevmeyi ve korumayı öğrenecekler.

Bu bir farkındalık projesidir; sevgili çocuklar kupkuru tohumun can taşıdığını yaşayarak öğrenecekler.

Bunu yaparken olumsuzluklarla karşılaşacaklar; bazılarının tohumları çimlenmeyecek, bazılarının fidanları hastalanıp ölecek ama sabır ve mücadeleyi elden bırakmayacaklar. Projenin sonunda yetiştirdiğimiz fidanları sonbaharda hep birlikte dikecek; onları asli vatanları olan toprağın bağrına emanet edip, özgürlüğüne kavuşturmanın iç huzurunu yaşayacağız. Halen 18 ilde, 403 okulda  147 bin 299 öğrenciye ulaşan projenin hedefi 1000 Okulda 1 milyon öğrenci, 1 milyon fidan… Emek verip destek olan herkese tebrikler, teşekkürler…

 

28.02.2014
Süleyman Yorulmaz