Bugün 15 Mayıs Dünya İklim Günü..
Yaratıldığı günden bu yana doğayla iç içe yaşayan, doğaya zarar değil katkıda bulunan insanoğlu, Yaratılış Gayesine uygun hayat standardının dışına çıktığı,bilerek veya bilmeyerek nasıl ve ne şekilde yaşamasını belirleyen “insan kullanım el kitabı”nın öğretilerinin dışına çıkmak için çaba harcadığı son yüzyıllard,a kanaatkarlığı bir kenara bırakarak hoyratça kullandığı hayat kaynaklarımız, bugün dünyamızda bir çok felaketin yaşanmasının en büyük sebeplerinden olmuştur.
Son yüzyılda gelişen teknoloji, bir yandan hayat standartlarını kolaylaştırırken diğer yandan yaşam kaynaklarımızın azalmasına, doğal dengenin bozulmasına, dolayısıyla nefes alan dünyanın doğrudan nefes almasına engel olarak yaşam alanlarının alabildiğine azalmasına neden olmuştur. Buna insanoğlunun açgözlülüğü, kural tanımazlığı eklenince yaşamın doğal unsurları, yerini yapay etkenlere bırakmış, bunun sonucu doğal hayat ve doğal gıdadan uzaklaşan bünyelerde bir çok hastalık ortaya çıkmıştır.
Çölleşmenin artması, doğal dengelerin bozulması, doğallıktan yapaylığa geçişe ve bunun sonucu da iklimlerin değişmesine neden olmuştur. Susuz, kurak günlerin hemen ardından gelen şiddetli yağışlar sel felaketlerine sebep olmakta, yeterince sulanmayan bitki örtüsü yerini çölleşmeye bırakmakta olduğundan ülkemizde de önümüzdeki yıllarda büyük doğal sıkıntıların yaşanması olasılığı artmaktadır.
Felaketlerin artmaması için acil önlemlerin alınması elzemdir. Çölleşmeye inat ağaç dikimleri artırılmalı, sanayi işletmeleri kontrol altına alınmalı, yaşam alanlarının betonlaşmaktan kurtarılması için çalışmalar yapılmalıdır.
Bir büyüğümüzün deyimiyle insanoğlu özüne dönmeli, doğal yaşamalıdır. Yaşadığımız ortamları yeniden gözden geçirip inancımıza uygun, doğaya dost yeni evler, işyerleri, camiiler, alışveriş merkezleri, benzin istasyonları tasarlamalı, projelerini çizmeli, bu konuda desteklerle toplumsal bilinç oluşturma çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Orman ve su kaynaklarımızı yok eden etkenlerin önüne geçilmeli, tatlı su kaynaklarımızın ticari meta olarak hoyratça kullanımının önüne geçilmeli, su fabrikaları ve doğal dengeyi bozabilen HES’ler sıkı kontrol altına alınmalıdır. Şehir planlamada yağmursuyu, kanalizasyon suyuna verilmemeli, sulama suyu da değerlendirilerek yeniden kazanılma çalışmaları yapılmalıdır.
Her şeyden önemlisi özünü bilen, kanaat etmesini bilen, tüketim çılgınlığından uzak bir nesil yetişmesi için eğitim sistemi gözden geçirilmeli ve eksiklikler giderilmelidir.
Tarım alanlarında yapılan ilaçlamalar, yakılan anızlar topraklarımızı zehirlemekte, tamamen bir doğa katliamına dönüşmektedir.
Bereketli ovalarımızda birden fazla ve kontrolsüz yapılan ekimler toprağı yorarak verimsiz hale getirmektedir. Yanlış ekim ve ilaçlama sonucu topraklarımız toprak olmaktan çıkmıştır.
Tarım alanlarında ciddi çalışmalar yapılarak topraklarımız yeniden kazanılmalı, doğal gıdalara ağırlık verilmelidir.
Yiyecek ve içeceklerimizdeki katkı maddeleri çok iyi elden geçirilmeli, Her vatandaşımızın birer doğal beslenme uzmanı olması için acil çalışmalar ve teşvikler yapılmalıdır.
ÇEKUD olarak Dünya iklim gününde çalışmalarımıza destek verenlere teşekkür ederken, yaptığımız çalışmalar ve gündemimizdeki konuların temsilcilerimiz ve gönüllülerimizce ciddi olarak tekrar gözden geçirilip, gündeme getirilerek yetkililerin dikkatlerinin çekilmesi önemlidir.
Boşa akan her damlanın dünyanın gözyaşı olduğunun bilinmesi, israf ve tüketim çılgınlığının önüne geçilmesi, çocuklarımızın ve torunlarımızın doğal, özümüze uygun ortamlarda sevgi ile yetişmeleri temennisiyle…