Bugün Dünya Çölleşmeyle Mücadele günüdür.
Her tarafı denizlerle kaplı dünyamız ne yazık ki göz göre göre çölleşmeye doğru gitmekte, yaşanılabilir yeşil araziler her geçen gün azalmakta, başta insan olmak üzere canlıların yaşam alanları her geçen gün daralmaktadır.
Yaratılış gayesinden ve özünden uzaklaşmakta olan insanoğlu maalesef bindiği dalı kesmekte, bu hızlı çölleşmeye destek olan faktörlerin başında gelmektedir.
Gözleri doymayan, kanaat etmeyi unutan, israf etmeyi normal gören insanların yaptığı Bilinçsiz doğa katliamı, programsız ekilen tarım arazileri, “Ben daha fazla kazanayım da başkası ne olursa olsun” anlayışıyla hareket eden, maddi menfaat uğruna her şeyi yapabilen insanoğlu, toprağı da hor kullanarak hızla çölleşmesine, kendi geleceğini yok etmeye doğru hızla ilerlemekte, yaşamsal alanlar her geçen gün daralmaktadır.
Önlem alınmazsa, bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmezse dünya çölleşmeye doğru hızla ilerlemektedir. Ülkemiz içinde bu durum farklı değildir.
Çölleşme, insan ve iklim değişikliği faktörlerini içinde barındıran bir toprak bozulmasıdır. Aşırı tarım uygulamaları, aşırı otlama, ormansızlaşma, yanlış sulama uygulamaları vb. faaliyetler verimli toprakları kurak topraklara çevirmektedir. Verimli topraklarımız yok oldukça da kırsal alanda yaşam zorlaşmakta, köyden kente göç kaçınılmaz olmakta ve ülkemizdeki genel yaşam kalitesi sorunu bu noktadan başlamaktadır.
Kuraklık, erozyon, toprağın bozumu ve çölleşme sonucu kaybedilen toprak, ortak geleceğimizin tehlikeye girmesi demektir
Ülkemizde tarım alanlarının yüzde 59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde ve mera alanlarının yüzde 64’ünde aktif erozyon görülüyor, bunun yanında Dünyada 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar insan ve 4 milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altındadır
Yaşamın devamı için zorunlu olan toprak ve su gibi olmazsa olmaz doğal kaynaklarımızın korunması ve amacına uygun kullanılması son derece önemlidir. Bundan dolayı her şeyden önce İnsanlığa yaratılış gayesi iyi öğretilmeli, İnsanları bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmeli, bilhassa köyde yaşayan halkımıza ve çiftçilerimize bu konular anlatılarak, Tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmeli; ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık verilmeli, erozyon kontrolü ve çayır ve mera ıslahı için çalışmalar yapılmalı ve sulak alanlar ve biyolojik çeşitlilik korunmalı, ürün ve arazi planlamasına önem verilmelidir.
Bu konuda ÇEKUD, üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Gerek “Tohumdan Fidana” gerek “Sofrada Sıfır Artık” ve gerekse ağaç dikme çalışmalarıyla mücadelesine devam etmektedir.
Unutmayalım toprak geleceğimizdir. Geleceğimize sahip çıkalım.