Trakya Derelerindeki Çevre Kirliliği Artıyor mu?

Trakya- Ergene bölümü dereleri zaman zaman çevreci kuruluşların gündemine gelmektedir. Bölge birçok bakımdan önemli olduğu gibi Türkiye için jeo – stratejik öneme sahip bir yer. Tarih boyunca da bu bölge hep önemli olmuş. Batıya sefer yapan sultanlar bu bölgeden geçmiş. Osmanlı en ihtişamlı zamanında, İstanbul- Edirne arası iki payitahtı birleştiren bu yol üzerindeki dereleri köprülerle birer gerdanlık gibi süslemiştir. Bir grup arkadaşla bölgeye yaptığımız inceleme gezisi vesilesiyle Mimar Sinan‘ın yaptığı köprülerden dördünü inceleme fırsatımız oldu. Mimar Sinan’ın 375 eseri arasında on kadar köprüsü bilinmektedir. Bunlardan ayakta kalan 6 adet sayılmaktadır. Gezimizde Büyükçekmece’de yaptığı kervan sarayını, Lüleburgaz’daki külliyesini de görme fırsatımız oldu.

Büyükçekmece Gölü’nün denizle birleştiği yerdeki zikzak köprü olarak bilinen Mimar Sinan’a ait eserin önündeki su kirliliği oldukça fazla, buradaki bendin verdiği su durağanlığı buna sebep oluyor gibi görünüyor.

Büyükçekmece’deki diğer bir çevre sorunu ise şimdilerde şehir içinde kalmış olan çimento fabrikası. Bu fabrikanın çevre sağlığı açısından şehir dışına çıkarılması, işin uzmanlarınca acilen değerlendirilmelidir. 21.yüzyılda, İstanbul’un merkezi noktalarından birinde bulunan bu fabrikasının şehir dışına çıkarılama zamanı  gelmiş de geçiyor olmalı.

Silivri’deki Mimar Sinan eseri Sultan Süleyman Köprüsünün altındaki akarsu sanki kurumaya yüz tutmuş. Köprü, küçük bir dere üzerindeymiş izlenimi veriyor. Neden bu kadar uzun bir köprü yapıldığını ise bölgedeki sağanak ve etkili yağışların sebep olduğu seller geldiği zaman daha iyi anlıyoruz. Bu derenin Silivri merkezindeki bölümünün ise  bulanık akması gözlerimizden kaçacak bir detay değildi doğrusu.

Çorlu deresi üzerinde bulunan köprünün  altından akan kırmızı renkli su ise, tekstil fabrikalarının çevreye verdiği zararın ve kirliliğin bir göstergesi olarak değerlendirilmeli.

Lüleburgaz’daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü ve Babaeski deresinde  de aynı ölçüde olmasa da kirlilik artışı gözlendi.

Bölge birçok sanayi kuruluşuna sahip ve bunun sonucu olsa gerek bölgedeki derelerden gelen kirlenme haberleri artmaktadır. Büyükçekmece’ deki çimento fabrikası şehir içinde kalmıştır. Sanayi kuruluşlarının atıklarının çevreye zarar vermemesi için, çevreye salmadan önce gerekli önlemleri almaları, arıtmaya daha çok önem vermeleri gerekmektedir.

Çevre bize verilmiş bir emanettir. Onu en iyi koruma yöntemi hiç kirletmemek ya da kirliliği en aza indirecek koruyucu önlemleri almaktır. Nasıl ki Tıp alanında hastalıklara karşı alınabilecek en ucuz ve en kolay önlemlerin önleyici tedbirler olduğu; bu çalışmaların hastayı tedavi etmekten daha ucuza mal edileceği herkesçe bilinirse; çevre sağlığı konusunda uygulamaya konulacak her bir önleyici tedbirin de milyonlarca belki milyarlarca insanın bu hastalıktan uzak kalmasına imkân vereceği herkesçe bilinmelidir.

Çevreyi bozunca düzeltmek de bedeni tedavi etmek kadar zordur. Kirlenen suların arıtılması oldukça maliyetlidir. İhtiyaç kadar kullanmak, hiçbir şeyi israf etmemek en doğru davranıştır. Çevre dostu olmalıyız ve unutmamalıyız ki çevreye saygı kendimize saygıdır.

Dr. Hüseyin Budak
09.10.2011
ÇEKÜD