Öncelikle böyle bir konuyu gündeme taşımaktan, böyle bir sempozyuma katkıda bulunmaktan, bu vesilesiyle güzel insanlarla tanışmaktan duyduğum mutluluğu ÇEKÜD ailesi adına ifade etmek isterim.
Uluslararası küresel toplantılarda en çok tartışılan iki ana konunun küresel ekonomik kriz ve küresel çevre sorunları olduğunu hepimiz biliyoruz. Hızla yayılan bilginin, hızla gelişen ulaşım ve iletişim teknolojilerinin, hızla büyüyen sanayi ve endüstrinin küresel sorunlara çözüm üretemediğini hepimiz görüyoruz. Peki, buna rağmen neden en çok ihmal ettiğimiz konuların başında çevre sorunları geliyor ?
Anlaşılan o ki, bilgi çağı insanları mutlu edemiyor, artan sosyal refaha rağmen üretilen, paylaşılan bilgiler, yaşam kalitemizin artması için yeterli gelmiyor. Kaliteli yaşamın sloganı haline getirilen konfor, hayatımıza bir şeyler katmak yerine hayatımızdan bir şeyler çalmaya devam ediyor.
Dünyadaki 25 milyon kanser hastasının %60’ının Danimarka, Amerika Kanada, Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde olması bunun en büyük göstergesidir. İnsanoğluna, kendi geleceğini yok etme pahasına da olsa, içinde büyüttüğü hırs, ambalajlı elma şekeri gibi sunulmaktadır.
Umursamazlığımızın faturası her geçen gün kabarmaktadır. Bu fatura birimize, onumuza değil 198 ülkenin, 7 milyar insanlık ailesinin her bir bireyine ödettirilmektedir. Kısacası durum artık VAHİM demenin ötesinde tanımlanması güç bir noktadadır. Tüketim toplumu içinde bulunduğu gemiyi hızla tahrip etmektedir.
Rakamlar bu acı gerçeği şöyle dile getiriyor:
Dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50 ‘si, son 35 yılda meydana geldi. Ekolojik çeşitlilik son 40 yılda %30 azaldı. Toplu balık ölümleri, toplu kuş ölümleri, orman yangınları ve kirlilik her geçen gün artmaktadır.
Yeni yüzyıl bilgi toplumu kendi dertlerine çözüm üretmekten acze düşmüştür. 20 Haziran 2012’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılan BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansına katılan gelişmiş ülkeler 20 yıl önce aynı mekanda alınan ve 20 yılda başarılamayan kararların üzüntüsünü uluslar arası kamuoyu ile hep birlikte paylaşmışlardır. Son dört yıldır yaşadığımız küresel ekonomik krizler de bu başarısızlıkların bir başka tezahürüdür.
Çağdaş toplumlarda tüketim ihtiyaç olmaktan çıkmış amaç haline, bilgi ilaç olmaktan çıkıp silah haline, değer ölçüsü ahlâk olmaktan çıkmış para haline gelmiştir. Dünyanın bir yarısı geri kalmışlık krizleri içerisinde kıvranırken, diğer bir yarısı da aşırı gelişmişlik krizleri içerisinde kıvranmaktadır. Bu krizler ekonomik ve çevresel krizler gibi gözükse de aslında aşırı tüketim ve israf krizleridir.
Dünyanın her yerinde, aklı eren iyi niyet sahibi herkeste küresel sorunlara karşı bir kaygı ve bir çözüm arayışı görmek mümkündür. Otomobilsiz yaşam günü ilan edenlerde, sakin şehirler kurmaya çalışanlarda, ekolojik ayak ölçüleri icad edenlerde, tohum takaslarını destekleyenlerde, yaban hayat koridorları açmaya çalışanlarda kül suyunu canlandırmaya çalışanlardaki gayret bu arayışın göstergesidir.
Hikmetten yoksun tek taraflı bilgi, sosyal, ekonomik ve ekolojik dengeleri altüst eden orantısız bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyanın, ilmin yanında hikmeti, paranın yanında ahlâkı, siyasetin yanında ilkeleri önceleyen yeni bir anlayışa ihtiyacı vardır. Maddi refah ve teknolojik gelişimin hikmete dayalı değer yargılarıyla beslenmesi gerekmektedir.
Peki ne yapmalıyız ki, tüketim toplumunu yeniden huzur ve istikrar bulsun?
Ve Sosyal refah, çevre ve iktisat dengesinde optimum seviyeyi yakalamak için neler yapalım ki, gerçek ihtiyaçlarla suni ihtiyaçları birbirinden ayrılsın…
Yaşam kalitemizin artması için öncelikle hangi hususları gözden geçirmeliyiz?
İşte alanında ilk olma özelliğine sahip bu sempozyum vesilesiyle belki de sorunların gerçek sebeplerini ortaya koyup, bunlara çözüm getirecek teşhis ve tedavi modellerini bir kere daha sorgulama fırsatı yakalamış olduk.
Sayın Rektörümüz Burhanettin Uysal’ın aylar önce yaptığımız teklifi kabul etmesi bu konudaki umutlarımızı yeniden yeşertmişti. Ülkemizin farklı bölgelerindeki üniversitelerde hizmet veren değerli bilim insanlarının bu sürece katkıları kamuoyunda çözüme yönelik yeni ufuklar açacaktı.
Dileğimiz, üniversitelerde üretilen bilgi ve tecrübelerin sosyal yaşamda pratiğe aktarılmasında STK’larla yürütülen işbirliklerinin artarak sürmesi yönündedir. Dayanışma ve işbirliğine önem veren ÇEKÜD ailesi olarak bizler, bu çerçevede yapılacak işbirliklerine her zaman açık olmaya devam edeceğiz. Web sayfamız aracılığıyla başlattığımız gönüllülük seferberliğinin devamında bu gibi organizasyonların başka illerde de gerçekleşeceğini ümit ediyoruz.
Bu vesileyle gerçekleştirilen sempozyumun; çevre konusunda bilimsel çalışmalar yapan değerli akademisyenlerimize, organizasyona destek veren kurum ve kuruluşlara, gayretlerini kamuoyu ile her zaman paylaşan ÇEKÜD’e ve katılımcı diğer kurum ve kuruluşların temsilcileri ile vatandaşlarımıza yeni ufuklar açmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
18.11.2012
Süleyman Yorulmaz
ÇEKÜD