Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulmayalım

Türkiye’nin ana gündem maddelerinden biri haline gelen ve Kamuoyunda ‘Kentsel Dönüşüm’ olarak bilinen ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Taslağı’ yasalaştıktan sonra depreme dayanıksız, içinde oturulamayacak durumda olan, riskli binalar tespit edilerek yıkılacak.

Türkiye’deki 13 milyondan fazla konutun yarısına yakınının mimarlık silüetinden yoksun ve depreme dayanıksız olduğunu ifade eden Erdoğan Bayraktar’ın alt gelir grubunun konut alımındaki sıkıntılarını çözüp bu insanları ev sahibi yapmak için gecekondu bölgelerindeki ve riskli bölgelerdeki parselleri hamur gibi yoğurmak suretiyle ulaşımla, eğitimle, sağlıkla entegre edilmiş yeşili bol yerleşim birimleri üreteceklerini her fırsatta söylemesi hepimizi umutlandırıyor.

Çarpık ve plansız kentleşme çevre sorunlarının ana sebeplerinden birini teşkil ediyorsa,  öngörülen nüfus yoğunluğunu taşıyacak altyapı ve donatı alanlarından yoksun yerleşim birimlerinin de, ulaşım ve sağlık başta olmak üzere her türlü insani ihtiyaçların giderilmesinin önünde büyük bir engel teşkil edeceği aşikar. Toki’nin bugüne kadar yaptığı 500 bin konutun sağlamlık dışında bu anlamda kentleşmeye kattığı artı bir değerinin olmadığı sayın Bayraktar’ın ifadelerinden de açıkça anlaşılıyor.

Kentsel Dönüşüm yasa taslağı bu gözle bir daha ve dikkatle incelenmeli; Bakanlık, TOKİ ve İdare’lere verilecek her tür harita, plân, proje, arazi ve arsa düzenleme işlemleri yapma; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin bulunanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki plânlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirleme; gerek görülmesi hâlinde bu standartları plân kararları ile tayin etme veya özel standartlar ihtiva eden plânlar yapma ve onaylama yetkilerinin yoğunluk artışına zemin hazırlayıp hazırlamadığı irdelenmelidir.

Çünkü ne kadar güzel imar planı, ne kadar sağlam bina, ne kadar güzel yeşil alan yapılırsa yapılsın birim alanda yaşayacak kişi sayısı sınırlandırılmadığı ya da kişi sayısına düşen yeşil ve donatı miktarı arttırılmadığı sürece, başta insan ve yaya trafiği olmak üzere şehirleşme sorunlarını çözmek, sağlıklı kentler kurmak ve sağlıklı bir toplum üretmek mümkün olmayacak; dün yapılan planlar bugünkü sorunları çözmediği gibi, bugün yapılan planlar da yarınki sorunları çözmeyecektir.

Birilerince kimi zaman ileri sürülen, zemin oturumu küçük, çok katlı yüksek binalar yaparak yeşil alanların arttırılmış olacağı tezinin geçerli olmadığı; İstanbul’un yeni planlanan çiçeği burnunda gelişim alanlarında, yerleşim henüz tamamlanmadığı halde trafiğin şimdiden felç olmasından anlaşılmış olmalı.

Depreme dayanıklı yeni modern yerleşim yerleri kurarken temel şehircilik ilkeleri göz ardı edilip, yıkım ve yapım maliyetlerinin yoğunluk (emsal) artışından sağlanarak çözüm üretilmesi, Kentsel Dönüşüm projelerini uzun vadeli yeni birer çözümsüzlük projelerine dönüştürebilir. Allah göstermesin birkaç saatliğine de olsa enkaz altında kalmayalım diye çareler ararken ömür boyu enkaz altında yaşamak zorunda kalmak istemeyiz. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım.

 

10.01.2012

Süleyman Yorulmaz

ÇEKÜD