Bu Ağaçlar 1300 Yaşında

Sahip olduğu üç farklı ekosistemle dikkat çeken Kartal Gölü, Karagöl ve Topuklu Yaylası’nda bulunan karaçam ağaçları 1300 yıldır ayakta duruyor.

1995 yılında doğal sit alanı ilan edilen Beyağaç Anıt Karaçam Ormanları’nda incelemelerde bulunan Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKUD) yönetimi, yaşları 850 ila 1300 yıl arasında değişen dünyada eşine az rastlanır karaçamlar ve gen ormanının güzelliklerini paylaştı.

Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKUD), Denizli Beyağaç ile Muğla Köyceğiz arasındaki Sandras (Çiçek Baba) Dağında izcilerle birlikte inceleme gezisi düzenledi. Geziye Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Yorulmaz,  Başkan Yardımcısı Kerim İslam,  Yönetim Kurulu Üyesi Av. Abdullah Özhölçek,  Denizli Temsilcisi Hakan Nizamoğlu, İzcilik Federasyonu Denetleme Kurulu Üyesi ve AKRA FM Genel Müdürü Naim Güleç, İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ) Basın Danışmanı Mehmet Canıtatlı ile 40’a yakın çevre dostu ve izci katıldı.

TOPUKLU YAYLASI’NDA KAMP
Denizli’nin Beyağaç ilçesi sınırlarında yer alan ve 1500-2300 rakımlı arazide bin yılı aşkın süredir hayata tutunan karaçam ağaçları, Kültür Bakanlığı İzmir 2 No.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1995 yılında 1. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit alanı

ilan edilmiş ve bu kararla bin 309 hektarlık bölge koruma altına alınmış. Yaşları 750 ile 1300 arasında değişen Karaçam ağaçlarıyla çevrili orman ilginç bir ekosisteme sahip.

Denizli Orman Bölge Müdürü Mümtaz Kanat’ın ifadesiyle Türkiye’de ve dünyada yaşı binden büyük olup binlerce ağacın bir arada olduğu başka bir orman bulunmuyor. 1309 hektarlık Anıt Karaçam Ormanı’nın florası, faunası ve dünyanın en yaşlı Karaçam ormanlarından biri olması dolayısıyla Orman Genel Müdürlüğü tarafından UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne aday gösterilerek tescil edilmesi için harekete geçildi.

MANTARI ANDIRAN DEV KARAÇAMLAR
Tespit edilebildiği kadarıyla 1300 yıllık karaçam ağaçları tarihe şahitlik ediyor. Gövdeleri beyaza yakın yaşlı karaçamların tepeleri yıldırımlar nedeniyle kurumaya yüz tutarken, bin yılı aşkın süredir taşıdığı tonlarca kar nedeniyle dalları ve tepesi şemsiye şeklini alan karaçamlar gözleri kamaştırıyor. Bu haliyle karaçamların uzaktan görünüşleri, ilkbahar ve sonbaharda dibinde biten onlarca çeşit şapkalı mantarları andırıyor. Karaçamların bazılarının gövdesi
yanlarına 1300 yıl sonra gelen misafirlere kucak açar gibi yarılmış durumda.

Denizli Orman Bölge Müdürü Mümtaz Kanat’ın verdiği bilgiye göre ormanda 700 rakıma kadar sarıçamlar boy gösteriyor. 700 metreden sonra karaçamlar mekan tutuyor ve 2-3 yılda bir tohum veriyor. Bahar aylarında yaşlı karaçamların altında küçük tohumların içinden boynunu doğrultmaya çalışan binlerce karaçam fidanlarının ancak yüzde 10’u yaz aylarını atlatarak sağ salim sonbahara kavuşabiliyor.

1900 METREDE BİR KRATER GÖL
Beyağaç ilçesine 40 kilometre uzaklıkta olan 2 bin 395 rakımlı Sandras (Çiçek Baba) Dağı’nın zirveye yakın bölgesinde bulunan 1903 rakımlı Kartal Gölü, dağcıların ve piknikçilerin konaklamak için can attığı buzul çağından kalma bir krater gölü. Gölün çevresinden zirveye doğru çıkan 2000’li rakımlarda nadiren de olsa yaşama tutunmuş karaçamlara rastlamak mümkün.

Kartal Gölü çevresinde alpin bitki örtüsü hakim olup, karahindiba (taraxacum officinale), sarı çiçekli gazal boynuzu (lotus corniculatus), üçgül otu (trifolium pratense), yonca (medicago sativa) gibi çayır ve mera bitkilerine rastlanıyor. Rakım düştükçe kekikler (thymus vulgaris) ve sığır kuyruğu otu (Verbascum thapsus, Verbascum pyramidatum) çeşitleri üzerinde gezinen arılar ve kelebekler karşılıyor.

ÇİFT BAŞLI ALTIN KARTAL TALANI
İnsanoğlunun söylenti ve dedikodularla doğal güzelliği tahrif etmesinin bir
örneği de Kartal Gölü’nde yaşanmış. Krater gölünün dibinde altından yapılmış çift başlı kartal heykeli olduğu dedikodusu üzerine define avcıları harekete geçer ve suyunu boşalttıkları
gölün dibini kartal heykeli için delik deşik eder. Göl çanağının en ince yerine belediye tarafından dökülen beton dolgu dahi definecilerin girişimci azmini engelleyemez. Yetkililerin bir önlem almaması durumunda defineciler hız kesmeden kazıya devam edecek gibi görünüyor..

YABAN KEÇİLERİNİN VE KARAKULAKLARIN MEKANI
Yaban keçileri (capra) ve yaban karakulak kedileri (caracal) bölgenin ekolojik değerini artırıyor
Biyologlar (biyoloji-canlı bilimi ile uğraşanlar) tarafından yapılan araştırmalara göre bölgedeki karaçam mikro habitatı çok değerli florası ve faunası ile yaşayan bir ekosistemi barındırıyor.
Daha çok Akdeniz ekosistemi ve kızılçam habitatında yaşayan karakulak izine rastlanması, bölgenin ekolojik değerini bir kat daha attırıyor. Türkiye’de yaşayan yabani kedilerden biri olan karakulak, Türkler’le birlikte Orta Asya’dan göç eden, vahşi yaşamda görülmesi çok zor olan bir yaban hayvanı. Geceleri tavşan, tarla faresi, sincap gibi kemirgenler hatta ceylan, antilop, yavru deve kuşlarını avlayarak beslenen karakulaklar kendilerini gizlemekte çok ustadırlar.
Zirveye yakın yamaçlarda yaşayan ve halen sayıları 25-30 civarında olan yaban keçileri de yasak olmasına rağmen kaçak avcılara karşı yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışıyorlar.

ANIT AĞAÇLARLA ÇEVRİLİ BİR GÖL
Kartal Gölü’ne 15 km mesafede bulunan, Beyağaç’a daha yakın konumdaki Karagöl ise bölgede ayrı bir mikro ekosistem oluşturuyor. 1.500 rakımlı olmasına rağmen çoğu yıllar Temmuz-Ağustos aylarında kuruyan gölün çevresinde bulunan karaçamların yaşları 250-500 arasında değişiyor. Bitki örtüsü ve doğal hayatının canlılığıyla dikkati çeken 30 hektarlık
alana sahip Karagöl, Sandras (Çiçekbaba) ve Armıtçık dağları ile Tokatlı Yaylası’ndan gelen kar sularıyla bekleniyor.

Yüzlerce bitki ve kuş çeşidiyle adeta bir doğa laboratuvarını andıran Karagöl’ün Türkiye ve dünyaya tanıtılmasıyla ilgili çalışmalar sürdürülüyor. Göldeki sazan ve yayın balığının sayısının artırılması hedefleniyor.

Adını, kenarındaki koyu kahverengi ve siyah krater taşlarından alan Karagöl, mavi ile yeşilin buluştuğu müstesna bir mekan olarak ziyaretçilerini bekliyor. İlkbahar ve yaz aylarında bölgeye gidecek çevre dostları eriyen karların coşturduğu derelerin yanından geçerek bölgeye ulaşıyor. Asırlık karaçamlarla bezeli yolların kenarlarındaki pınarlar ise buz gibi sularıyla doğa dostlarını mest ediyor.

KARAÇAM GEN ORMANI
Topuklu Yaylası’ndan yaklaşık 10 kilometre patika yolda ilerleyerek ulaşılan yangın kulesi, yangın tehlikesi bulunan yılın 6 ayında hizmet veriyor. Bölgedeki yangın riskini piknikçilerden ziyade yıldırımlar oluşturuyor. Yüksek tepelerde birbirini görecek şekilde kurulan yangın kulelerinden ışık ve duman kontrolü yapılıyor, herhangi bir hareketlilik tespit edildiğinde
devriye atılıyor.

Topuklu Yaylası yakınlarında Karaçam Gen Ormanı da bulunuyor. Bu tür ormanlar düzgün ve kaliteli ağaçlardan seçiliyor ve tohumları fidan yetiştirmek için kullanılıyor. Üniversiteler de bilimsel çalışmalarında bu ormanlardan yararlanıyor.

Denizli Orman Bölge Müdürü Mümtaz Kanat’ın verdiği bilgiye göre karaçamın ekonomik ömrü 80-120 yıl arasında değişiyor. Bu ağaçlar uygun şartları bulduğunda çok daha fazla yaşayabiliyor ancak ağacın içi boşalmaya başlayacağından endüstride kullanma imkanı kalmıyor. Ağaç türü, ağaç bileşeni, kapalılık, sıklık gibi kuruluş özelliklerinden en az biri ile çevresinden ayrılan ve en az 1 hektar büyüklüğündeki orman parçalarına “tohum meşcereleri” deniyor.

Ağaçların yaşını tespit için “artım burgu” yöntemi kullanılıyor. Artım burgusu, ağaçları kesmeden sadece delerek, içinden çıkartılan kesit üzerindeki yaş halkaları sayılarak ağacın yaşının bulunmasına yarayan alete deniyor. Çapları aynı olan ağaçlar arasındaki yaş farkları ağacın kök saldığı toprağın verimi ve nem oranı ile alakalı olduğu bilgisini alıyor.

Ağaçların kabukları altında bulunan ve besin iletişimini sağlayan 1-2 milimetre kalınlığındaki ince zarın ağaç için hayati öneme sahip olduğunu yetkililerin ağzından bir kez daha duyuyoruz. Bu kısım ağacın çevresinde bir tur tamamlayacak şekilde ince bir çizgi halinde kesilirse ağaç ölüyor, buna karşın ağacın yarısının kesilmesi ya da besini taşıyacak az bir kabuk
kalması ağacın yaşamasına yetiyor.

Eskere Orman İşletme Şefliği bölgesinde bulunan çamkese ve yaprak arısı zararlılarıyla biyolojik mücadele yapılıyor. Bu böcekleri yiyen kuşların çoğalmaları için suyun az olduğu bölgelere suni su havuzları konuluyor. Sandras Dağı’na ismini veren Çiçek Baba yöre halkı tarafından evliya olduğu rivayet edilen bir zat. Zirveye yakın bir yerde mezar taşı bulunan bu zat, her yıl ağustos ayının son perşembesi “Eren Günü Şenlikleri” kapsamında
mezarı başında anılıp adına kurban kesiliyor.

OKSİJEN DEPOSU: TOPUKLU YAYLASI
Beyağaç Belediyesi tarafından Orman Genel Müdürlüğü’nden kiralanarak mesire yeri olarak düzenlenen Topuklu Yaylası, Beyağaç’a 20 km, Muğla Köyceğiz’e ise 30 kilometre mesafede bulunan ideal bir kamp alanı…

Beş hektarlık kısmı her türlü sosyal (bungalov evler, çadır alanları, restoran, güneş enerjili wc ve duş alanları, çamaşırhane..vb) ihtiyaçlar için fonksiyonel olarak düzenlenmiş.

Toplam 20 hektar genişliğindeki kısmen engebeli Topuklu Yaylası, heybetli karaçam ağaçlarıyla, oksijen deposu havasıyla, soğuk sularıyla, kekikler üzerinde uçuşan arılarıyla, rengarenk kelebekleriyle, kayalarda güneşlenen kertenkeleriyle, göletlerde yüzen musikişinas kurbağalarıyla çevre dostlarını ve doğa tutkunlarını misafir ediyor.