ÇEKÜD’ten Su Konferansı

Çevre problemlerinin çözümü için kamu yararına faaliyetlerde bulunan Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKÜD), İstanbul’da “TÜRKİYE ve İSTANBUL’UN SU POLİTİKALARI” konulu konferans düzenledi. ÇEKÜD Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Yorulmaz’ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansta ISKI Yönetim Kurulu üyesi ve Melen Projesi Koordinatörü Dr. Dursun Atilla Altay ile Çevre Mühendisi Roy van Eijsden önemli mesajlar verdi. İki saat süren konuşmalarda dünyanın en kıymetli nimetlerinden suyun kullanımı konusunda geliştirilen politikalarla, suya dayalı güncel meselelere ve ‘su ayak izi’ne dikkat çekildi.

‘’ORTAK SORUMLULUK İSTİYORUZ’’

Topkapı 1453 Panorama salonunda gerçekleştirilen organizasyonun açılış konuşmasını yapan ÇEKÜD Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Yorulmaz,

büyüyen temiz su sorununa değinerek ,‘İçilebilir su kaynaklarımızın korunması ve çoğaltılması için uygulanan ulusal politikaları  gözden geçirmek bir sivil toplum kuruluşu olarak ÇEKÜD’ün ödevleri arasında yer alıyor’ dedi.

Son 35 yılda dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin yüzde 50 arttığını kaydeden Yorulmaz,‘’Ekolojik çeşitliliğin yüzde 30 azalması, yaşam aracımızın öngörülenden 1,5 kat fazla hızla radara girdiğinin çok açık bir göstergesidir. Asıl sorun nimetleri bahşedenle, kişisel ihtiras ve zafiyetlerimiz arasına ördüğümüz kalın duvarlardır. Asıl sorun toplum yararı ile kişisel özgürlükler arasındaki tercih sorunumuzdur. Asıl sorun nimetler karşısındaki duruşumuzu simgeleyen ihlas ve samimiyet sorunudur’’ diye konuştu. Yorulmaz, sözlerine şöyle devam etti. ‘’Şikâyetlere rağmen  temiz hava alabiliyor, bir bardak temiz su içebiliyorsak, tohum ekip, fidan dikebiliyorsak ve bunların meyvelerini toplayabiliyorsak mutlu olmak için hâlâ bir sermayemiz var olduğunu söyleyebiliriz. Amaç, sadece şikâyetleri dile getirmek olmamalı.  Vazifemiz, hep birlikte yüksek çevre ve ahlâk bilincine sahip bir toplum yapısı oluşturmak için topyekün bir seferberliği başlatmak olmalı. Biz ÇEKÜD olarak buna hazırız. Hovardaca kullanıp tükettiğimiz suya itibarını yeniden vermek, onu aziz kılmak için ÇEKÜD ilk adımı atmaya hazır. Biz, hangi kapının çalınması gerekiyorsa o kapıyı çalmaya hazırız. Bu kapı sadece ve önce Ankara’nın büyük devlet kapısı olmamalı. Önce DOSTLARIMIZDAN, ÇEVREMİZDEN başlamalıyız. Biz, bugün burada sizlerle bir adım atacağız. Bu adımın devamı mutlaka gelecektir.’’

“SU ZENGİNİ DEĞİLİZ”

Konferansın ilk konuşmacısı ISKI Yönetim Kurulu üyesi ve Melen Projesi Koordinatörü Dr. Dursun Atilla Altay, Türkiye’de Suyun Yönetimi ve İstanbul Örneği başlıklı sunum yaptı.

Dünyadaki ve Türkiye’deki su potansiyeline değinen Altay, ’Ülkemiz su zengini değildir. Bugün nüfusumuz 74 milyon ve kişi başına düşen yıllık su miktarı yılda 1513 m3  tür. Türkiye nüfusu 112 milyona ulaşırsa ve yeni bir su kaynağı üretilemezse kişi başına su tüketimi 1000 m3  mertebesine düşecek, buda bizi su kıtı olan ülkeler sınıfına sokacaktır’’ dedi. Altay, artan talep ve sabit arza karşı çıkış yolunun suyu verimli kullanmaktan geçtiğini vurguladı. Osmanlı’dan günümüze uygulanan su politikalarına da değinen Altay, 2012 yılında su kaynaklarının yatırımlara rağmen tükenme eğiliminde olduğunu, muhtemel risklere karşı tasarruf alışkanlıklarının yaygınlaştırılması gerekliliğini savundu.

2012 YILI SU KAYNAKLARI (İSTANBUL):

1 453 hm3/yıl  (YÜS: 1 293 hm3/yıl, YAS:160 hm3 /yıl)

AVRUPA YAKASI                 660              ASYA YAKASI      793

TERKOS BARAJI                  134

B.ÇEKMECE BARAJI            82

SAZLIDERE BARAJI             51

ALİBEY BARAJI                     33

ISTRANCA    I-II                    235

DİĞER                                        20

YAS (Tahsisli)                          115

“SU AYAK İZİ’NİN ÖNEMİ”

Son olarak kürsüye çıkan Royal  Haskoning DHV firmasının Türkiye Yönetim Direktörü Roy van Eijsden da, günlük kullandığımız ürünlerin su ayak izi hakkında konuştu. Su ayak izinin, su kıtlığı ve kontrolsüz su tüketiminde büyüyen endişeler için bir cevap olduğunu kaydeden Eijsden , ‘’Başlangıçta bu “ekolojik ayak izi” ve “karbon ayak izi” şeklinde daha geniş tanınan bir analoji olarak geliştirildi. Şirketler geleneksel olarak tedarik zincirindeki su kullanımına değil, operasyonlarındaki su kullanımına odaklanmışlardır. Su ayak izinin belirlenmesi, ürünleri üretmek için gerekli tüm mal, hizmet ve süreçlerin su tüketimini  dikkate alır. Su ayak izi, kullanımı yerine tüm yaşam döngüsü sırasındaki su tüketimi açısından su kullanımını gösterir’’ dedi. Çalışmalardan örnekler de veren  Roy van Eijsden ,‘’Bir domates 2 litre su ayak izi ile yetiştirilebilir. Bazı durumlarda bununla birlikte, bu 80 litre veya hatta 180 litre alır. Bir çift kot yapma 8000 litreye kadar su gerektirebilir’’ diye konuştu. Sunumunun sonunda dünyanın en çok pamuk üreticilerinden biri olan Türkiye’nin bu ayak izini azaltma konusunda öncü bir rol alabileceğini söyleyen Roy van Eijsden , ‘’Ülkenin genç toplumu, mükemmel akademik tabanı ve dünyadaki anahtar konumu bu tür ürünlerin çevresel performansını geliştirmek için mükemmel bir platform sağlayacağını düşünüyorum’’ dedi.

Konferans, davetlilerin sorularına verilen cevaplar ve konuşmacılara plaket takdimi ile son buldu.