Çevre kirliliği denildiğinde sebepli ya da sebepsiz asıl kirleticinin insan olduğu artık herkes tarafından kabul edilir oldu. Doğada, insan dışındaki sistem acaba ne şekilde çalışıyor ya da doğaya uzanan insan eli acaba nasıl bir çevre kirliliği oluşuyor ? Bu soruların doğru cevaplarını ararken belki de beşerin bulaşık eli karışmadığı hiç bir şeyde nezafetsizlik ve çirkinlik görünmediğini kavramış olacağız.
Aslına bakacak olursak tabiatta ekolojik denge dediğimiz müthiş bir “konulmuş kanunlar silsilesi” var ve hiçbir şeyin çevreyi kirletmesine müsaade edilmiyor, çıkan atıklar bile sistemin bir parçası olarak insan ve hayvanlar tarafından değerlendiriliyor. Mesela arı günlük binlerce çiçeği ziyaret eder, polen toplar, bu esnada o çiçeklerin döllenmesini sağlar, meyve tutumunu iyileştirir, bal yapar. Ortaya çıkan bal her anlamda faydalıdır, insanlara şifa dağıtır. Atık olarak ortada kalan balmumu ise isterseniz sizi aydınlatır, cilalamada kullanır, isterseniz eşyalardaki delikleri tıkar, iplerinizi kayganlaştırır veya yeniden petek haline getirirsiniz.
Bir bitkinin dışarıdan aldığı karbondioksit dediğimiz kirli hava, suyu çeşitli reaksiyonlarla oduna dönüştürürken atık madde olarak dışarıya temiz havanın ana unsuru oksijeni salar. Ölümü durumunda çok kısa dönem içerisinde önce kabuk böcekleri, sonra sırayla değişik tipte mantarlar ki –bunların tür olarak sayısı milyonları bulmaktadır-değişik şekillerde odunun ta en iç kısımlarına kadar nüfuz ederek odunu çürütür, yeni bitkiler ve hayvanlar için gıda maddeleri haline gelirler. Düşünün ki bir çok ağaç türünün odununu tek bir mantar türü çürüterek geri dönüşümü sağlayabilir.
Hayvanlar vahşi olsalar dahi aralarında mükemmel bir denge söz konusudur. Su kenarında balık avlayan ayı, onların sadece miktarını azıcık kontrol altına almayı sağlar. Zaten balıklar kendi türlerinin bile epey yumurtasını ilk ya da ileri evrelerinde açlıklarını yatıştırmak için yemektedir. Vahşi bir kurt ancak sağlıksız hayvanları avlamak suretiyle tabiatta en güçlü bireylerin yaşamasına zemin oluşturmaktadır. ABD’de dağ aslanlarının büyük boynuzlu keçileri azalttığını düşünen avcılar onları çokça öldürünce ortalıkta sağlıksız çoğalan keçiler salgın bir hastalıkla tamamen yok olurlar. Sebebini sordukları Kızılderili Bilge “Bir dağ aslanı ancak hasta bir dağ keçisini avlayabilir” diyerek tabiata müdahalenin içinden çıkılmaz sonuçları olacağını anlatmıştır.
Tabiattaki bu besin zinciri, birbirini takip eden tabiat olaylarına insanın müdahalesi her zaman olmasa da çoğunlukla oradaki var olan dengeyi alt üst edip içinden çıkılmaz sonuçlara davetiye çıkarır. Koparılan zincir bizlere çevre kirliliği, birden bire artan zararlı bir bitki ya da hayvan türü, çeşitli olumsuz tabiat olayları, hastalıklar, yok olan bitki ve hayvan çeşitliliği olarak geri dönecektir. Siz kendi haline bıraktığınızda mevsim ve yıllar içerisinde bitkiler-hayvanlar karşılaştıkları olumsuz durumları çoğunlukla atlatırlar. Ne zamanki müdahale dışarıdan olur, hemen olumsuz durumlar başlar. Basit bir örnek; Çanakkale civarında bir adaya yerleşen bir çiftçi aile orada sıkılıp geri dönerken yanlarındaki sığırları orada terk edip giderler. Albatrosların üreme yeri olan bu adada çoğalan sığırlar kısa süre sonra kuşların yuvalarını ezip, çayırları berbat ederler. Yetkililer av tüfekleri, elektrik tuzakları vb. sistemlerle adadan inekleri yok etmeye çalıştılar.
Örnekler çoğaltılabilir; Amik Gölünün kurutulmasıyla kuşların dünya üzerindeki en önemli göç yolu konaklama alanı kapatıldığından yok olmuştur. Artık çok az kuş buraya inmekte, birçoğu farklı göç yollarını kullanmaktadır. Süveyş Kanalının kazılmasıyla Anadolumuz vahşi hayvanları misafir edemez olmuş, son Anadolu Aslanı 1965’te Urfa’da öldürülmüştür. Yoksa TV’de her gün izlediğimiz Serengeti düzlüğünden Anadolu’ya uzanan bir sürü vahşi hayvan olabilecekti.
İnsan olarak bizler doğayı çok iyi izlemeli, ondan dersler çıkarmalı, ona zarar vermemeliyiz. Rüzgâra karşı tüküren sadece suratını kirletmiş olur. Bizler bu zavallı duruma düşmeyelim. Nasıl böcekleri taklit ederek zırhlı araç, helikopter, uçak yapıyorsak diğer üretimlerde de tabiatta ne şekilde oluştuğunu kopyalayabilir isek ana problem çözüme kavuşmuş olacaktır. Aslında Yaradan doğa denen kanunu bizler için yerleştirmiş, içerisinde insana lazım olabilecek her şeyi var etmiştir. Olmayan üç-beş maddeyi yapmak içinde zekâ denen uçsuz bucaksız yetenekle donatmış ise kullanmayan ne olsun?
13.07.2013
Recep AYDÖNER
Hatay Serinyol Orman Fidanlık Şefi