Doğal Mineral Kaynağı Su ve Ramazan

Bazı mineraller vücudumuz için hayati öneme sahiptir.Vücudun kendi kendine oluşturamadığı inorganik maddeler olan mineraller, vitaminlerin vücutça en fazla ihtiyaç duyulan bölgelere etkin bir şekilde ulaşmalarını sağlarlar. Dolayısıyla insan vücudunun en az vitaminler kadar minerallere de ihtiyacı vardır. Su ise en doğal mineral kaynağıdır.

Yaşam kaynağı olan suyun içerisinde hayati önemi bulunan birçok mineral bulunur. Özellikle sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve fosfat gibi vücudumuz için hayati önemi olan mineraller suda doğal olarak bulunmaktadır.

Sudaki minerallerin bazıları ve vücuttaki işlevlerini kısaca özetleyecek olursak;

Sudaki kalsiyum: Kasların kasılıp gevşemesinde, kemik ve iskelet sağlığında, dişlerin oluşumunda önemli rol oynar. Kalsiyum ihtiyacı karşılanmazsa kemiklerde depolanmış kalsiyum kullanılmaya başlar ki bu durum zamanla kemik dokusunun zayıflamasına neden olur. Bu durum uzun süre devam ederse osteoporoz da denilen kemik erimesi riski artar. Kalsiyum tüm kasların kasılmasında rol oynayan kilit bir mineraldir. Kalsiyum eksikliğinde kas seğirmeleri, kasılma sorununa bağlı hareket güçlüğü gibi sorunlar görülebilir.

Sudaki magnezyum: Vücudun yaşam için enerji üretmesi gerekir. Bunun için metabolizmanın birçok kimyasal olayı gerçekleştirebilmesi gerekmektedir. Bu olayların tümünde magnezyumun kilit rolü bulunur. Kısaca magnezyum olmadan vücutta enerji üretimi mümkün değildir. Magnezyum, birçok enzimin yapısında bulunarak enerji üretimi, sindirim ve emilim gibi hayati olaylarda görev alır. Kalsiyum nasıl kas kasılmasında görevli ise magnezyum da kasların gevşemesinden sorumludur. Günlük hareketlerimiz kaslarımızın düzenli kasılıp gevşemesi ile mümkündür.

Sudaki potasyum: Potasyum, vücuttaki sodyum ile işbirliği yaparak vücudun su ve elektrolit dengesini sağlar. Kalp ritminin düzenlenmesini sağlayarak hayati bir rol üstlenir. Ayrıca potasyum tansiyonun dengelenmesinde hatta yüksek olan tansiyonun düşürülmesinde etkilidir. Aktivite sonrası kasların toparlanması, kasılıp gevşemelerin ritminin düzenlenmesi yine potasyum yardımıyla gerçekleşir.

Sudaki florür: Kemik ve diş sağlığında faydalı etkilere sahiptir. Ancak suda yüksek oranda bulunması istenmez. Yüksek florlu sular (Litrede 1 miligram’dan fazlası yüksek florlu sudur) florizis hastalığına sebep olabilir.

Sudaki sodyum: Vücuttaki su ve elektrolit dengesinin sağlanmasında görevli en önemli mineraldir. Hücrelerden kana ya da kandan hücrelere madde geçişi sodyum sayesinde düzenlenmektedir. Özellikle yaz aylarında terleme ile vücuttan sodyum kaybı olmaktadır. Çok fazla sodyum atılırsa tansiyon düşüklüğü ve buna bağlı bayılmalar, halsizlik, yorgunluk gibi belirtiler görülebilir. Sodyum başta tuz olmak üzere hemen her besinde bulunur. Fazla sodyum alımı da; ödeme, tansiyonun yükselmesine ve böbreklerde fonksiyon bozukluğuna yol açabilir. Günlük 2-3 gram sodyum ihtiyacımız vardır. Su, çok az miktardaki sodyum içeriğiyle sodyum alımına çok fazla bir katkı yapmamakta ancak su ve elektrolit dengesinin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır.

Su ihtiyacının her geçen gün daha da önem kazandığı çağımızda, tatlı su elde etmek için tuzlu suyu arıtma yöntemi, sudaki minerallerin çoğunlukla kaybedilmesinden dolayı son çare olarak düşünülmektedir. Maliyetin yüksek olmasının yanında bu yönüyle de denizlerden tatlı su elde edilmesi mevcut teknoloji ile öncelikli tercih edilen bir yöntem değildir

Ramazan ve Su

Ramazan ayı, bu yıl yazın en sıcak ve en uzun günlerine rastlıyor. Günlerin uzun olması, oruçlu olunan sürenin uzun olmasına ve dolayısıyla açlık-susuzluk süresinin de uzamasına neden oluyor.

Hem sıcak havanın etkisi hem de uzun saatler vücudun su gibi en temel ihtiyacının karşılanamaması sonucunda; susuzluk ve buna bağlı olarak da sağlık sorunları görülebilmektedir. Oruç tutarken metabolizmanın su ihtiyacının değişmediği, azalmadığı ve hatta sıcaklara bağlı olarak arttığı unutulmamalıdır.

Sıcak havaların egemen olduğu dönemde oruçla birlikte sıvı tüketiminin azaldığı yapılan birçok araştırmada gösterilmiştir. Hâlbuki aksi olması gerekmektedir. Sıcaklarla birlikte sıvı kaybının arttığı bir gerçektir. Normal şartlarda bir günde insan terle, idrarla ve deri yoluyla 2 litre su kaybeder, yaz aylarında bu kayıp artar. Bu kaybın karşılanması gerekmektedir. Yeterli sıvı alınmadığında; bayılma hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sıvı kaybıyla birlikte gelişen olumsuz durumlar yaşanabilir. Vücudun aldığı ve kaybettiği su miktarı eğer dengelenmezse, dehidrasyon durumu yani vücudun ciddi boyutta su kaybetmesi kaçınılmaz hale gelir.

Su tüketimini engellememesi ve sıvı kaybını artırmaması açısından çay ve kahve tüketimi sınırlandırılmalı, bunun yerine doğrudan su tercih edilmelidir. Tuzlu gıdaların aşırı tüketimi de oruçla birlikte su dengesini bozar ve vücuttan su kaybına yol açar. Oruç döneminde dikkat edilmezse oluşabilecek su kayıpları ve buna bağlı olarak vücudun sıvı-elektrolit dengesinin bozulması başta böbrekler olmak üzere, kalp ve dolaşım sistemini, beyin sağlığını bozabilir.

Ramazanda günde en az 2,5 – 3 litre su tüketimi vücudun su ve elektrolit dengesinin bozulmasını engeller. Oruç süresi 16-17 saat sürdüğü için geri kalan zamanda gerekli su ihtiyacını karşılamak için mutlaka sahura kalkılmalı ve iftarla birlikte sahura kadar geçen sürede planlanacak ara öğünlerde su tüketimi de zamana yayılmalıdır.

Yeterince sıvı tüketmenin su içmek dışındaki bazı diğer alternatifleri, Ramazan ayında tercih edilebilir. Ama hiçbiri tam olarak suyun yerini tutmaz. Duru yapılmış çorbalar, sulandırılarak hazırlanmış ayran, ev yapımı meyve suyu ve limonatalar, sulu yemekler sıvı tüketimini artırmak için önerilen diğer yöntemlerdir. Ancak suyun tek başına tüketilerek, su gereksiniminin ölçülü ve dengeli şekilde karşılanması asıldır.

Su gibi duru bir hayat dileklerimle…

 

09.07.2014
Mehmet Dikici
İnşaat Yük. Müh.