Aralık 2015’te, 190’ı aşkın ülkenin delegeleri Paris’te toplanıp iklim değişimiyle ilgili yeni bir küresel anlaşma hazırlamaya çalışacak. Bu, 1992’de Rio de Janeiro’da düzenlenen ilk toplantıdan beri Birleşmiş Milletler himayesinde yapılan 21’inci konferans olacak. Bu toplantılardan sadece bir anlaşma çıktı: 1997’deki Kyoto Sözleşmesi.
Gelişmekte olan büyük ülkelere çok az yükümlülük getiren bu sözleşme, ABD Senatosu tarafından hiçbir zaman onaylanmadı. Ama Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli’nin (IPCC) son raporu ciddiye alınırsa -ki alınmalı- Paris’teki toplantı, dünyanın gelecek on yılda acilen harekete geçilmediği takdirde kontrolden çıkabilecek bu sorunu kontrol altına almak için son şansı olabilir. Dünyanın önde gelen iklim bi l imci lerinden binlercesinin göreve yaptığı IPCC geçtiğimiz aylarda, her biri yaklaşık altı yıllık araştırmaların ürünü olan üç rapor yayınladı. İlk rapor sadece, küresel ısınmaya esasen insanların yaktığı fosil yakıtların ve biraz da ormansızlaşmanın yol açtığını doğruluyor. Büyük değişikliklerin çoktan hissedildiğini vurgulayan ikinci rapor, daha da kötü şeyler (denizlerin yükselmesi, türlerin yok oluşu ve tarımsal üretimin azalması) olacağı uyarısında bulunuyor. Nisan’da üçüncü rapor belki de en kaygı verici olanı. Rapora göre ABD’de, Avrupa’da ve gelişmekte olan ülkelerde enerji verimliliği ve temiz enerji yatırımlarına rağmen, bu yüzyılın i lk on yılında sera gazı salınımları 20’inci yüzyılın son dönemlerine göre yaklaşık iki kat arttı. Bu durum küresel ısınmayı sanayileşme öncesi seviyenin 2 santigrat üzeriyle sınırlamak için Rio’da kabul edilen salınım hedefini tehlikeye atıyor. Bundan daha büyük bir ısı artışı, dünyayı gerçekten korkutucu sonuçlarla karşı karşıya bırakabilir. Bu felaketten kurtulmak için sera gazı salınımlarının 2050’ye dek yüzde 40 ile 70 arasında azaltılması gerek. Salınım artışını tersine çevirmeye başlamak için sadece 15 yılımız kaldı. Yoksa son dakika çözümlerinin maliyeti çok büyük olur. Raporda hükümetlerin neler yapması gerektiği söylenmezken, çoğu bilinen, bazıları da ileri teknoloji gerektiren yöntemler sıralanıyor. Bunların en bilineni -ve belki de müzakere edilmesi en zor olanı- Avrupa’nın kabul ettiğine benzeyen satılabilir salınım kotaları veya karbon vergisi yoluyla küresel bir karbon fiyatı belirleyerek, daha temiz yakıt üretmeye yönelik yatırımları teşvik etmek. Ülkelerin bağlayıcı salınım azaltma hedef leri koymasını sağlamak, buna nasıl ulaşacakları konusunda onları serbest bırakmak ve rüzgâr ile güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynakları büyük oranda artırmak daha mantıklı bir yöntem. Bunların tümü fosil yakıt yatırımlarının ciddi ölçüde azalmasını gerektiriyor. Hükümetler salınım azaltma stratejileri tasarlamak için çok çalışmalı. Hasmane bir Kongre’yle çalışan ve fazla halk desteği olmayan Başkan Obama, sal ınımlar ı önce otomobillere şimdi de kömür yakıtlı elektrik santrallerine getirilen düzenlemelerle azaltmaya çalışıyor. Ama bilimsel bulgulara rağmen küresel ısınma, 1960’ların sonu ve 70’lerin başında temiz hava ve su konusunda verilen büyük mücadelelerin kazanılmasını sağlayan toplumsal kaygıyı ve talebi oluşturamadı. Bu durum Obama’nın işini zorlaştırsa da, işin aciliyetini azaltmıyor.
Kaynak : Sabah / The New York Times
Bu haber kamu yararına paylaşılmıştır.