Günümüzde dünya nüfusunun %12,5’unun yetersiz beslenmekte, yılda 10 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenmeden hayatını kaybetmekte, buna rağmen Dünya’da yılda 1,3 milyar ton gıdanın israf edilmekte, bunun ise ekonomik değerinin 1 trilyon dolar olduğunu biliyor musunuz.
Amerikan Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, her bir Amerikalının çöpe attığı yemek, ayda 15 kiloyu, yılda 200 kiloyu bulmaktadır. AB ülkelerinde yılda 89 milyon ton gıda çöpe atılmaktadır. Kanada’daki evlerden çöpe giden gıdanın yıllık değerinin 27 milyar dolar olduğu, açlık çeken 900 milyon kişinin doymasına yetecek her yıl 1,3 milyar ton gıdanın atıldığını duymak sizde ne düşündürüyor. Bunların sadece yurt dışında yapıldığını, ülkemizde olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının verilerine göre Türkiye’de her yıl gıda üretiminin %25-55′i ambalaj ve sevkiyat eksiklikleri nedeni ile çöpe gitmekte, bu ise minimum 25 milyar TL’ye tekabül etmektedir.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürlüğü tarafından yurt çapında yaptırılan bir araştırmada; ülkemizde günde 6 milyon, yılda 2,1 milyar ekmeğin ki üretilen toplam ekmeğin yaklaşık %6’sı israf edilerek çöpe gittiği tespit edilmiştir. Kişi başına ekmek israfının ise günlük 20 gr. olduğu ve bunun yılda 1,5 milyar TL.’ye tekabül ettiği bilinmektedir. Bu rakam dünya sıralamasında ilk sıralarda olan Türkiye’nin un ihracatından elde ettiği bir yıllık gelire eşdeğerdir.
İstanbul yemek Sanayicileri Derneği Başkanlığının ifadesine göre günde 8 milyon adet yemek üretilmekte bunun ise 4 milyonu çöpe gitmektedir. Çöpe giden yemek 4000 tonu bulmaktadır. Türkiye’de otellerdeki her şey dahil sistemiyle hizmet veren otellerdeki yemek israfının had safhada olduğu, bir insanın günde sabah öğle ve akşam öğünlerinde toplam 1500 gram yemek tüketebileceği, halbuki açık büfelerde kişi başına günlük 4 bin 500 gram veya 5 kilo yemek servisi yapıldığı, bu nedenle üç tabak yemekten ikisinin çöpe atıldığı, Alanya’da yılda ortalama 60000 ton yemeğin çöpe gittiği tespit edilmiştir.
Leeds Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Chris Thomas’ın Nature dergisinde yayınlanan bir makalesine göre küresel ısınma 2050’ye kadar bitki ve hayvan türlerinin dörtte birini başka bir deyişle bir milyondan fazlasını yok edecektir. Küresel ısınmaya neden olan sera gazları arasında karbondioksitin yanı sıra metan gazlarının da bulunduğu, her gün çöpe atılan binlerce ton yemek atığının gömülerek depolanması ise metan gazının oluşmasına neden olmaktadır.
Hayvan yemi, gübre veya enerji üretimi gibi alanlarda da kullanılabilecek bu yemek artıklarının çöpteki diğer atıklarla birleşmesi ilave kayba, çöplerde zararlı mahlukatların üremelerine neden olmakta, yemek ayrımı yapılmadan peçete, kürdan, limon, portakal kabuğu ve cam kırıklarıyla gelen çöplerin buraya yemek bulmak için giden hayvanlara da zararı olmaktadır.
Dünya yüzeyinin %70’inden fazlası okyanus ve denizler olup, bunun %97’si tuzlu su(deniz), %3’ü tatlı sudur. Dünyadaki tatlı suyun %75’i ise kutuplarda olup, geriye kalan suyun sadece %1’i içilebilir sudur. Yani canlılığı sağlayan su toplam suyun %0,05’idir. BM Dünya Su Kalkınma Raporu’na göre, Dünya nüfusunun beşte biri, güvenli içme suyundan mahrum kalırken, yine dünya nüfusunun % 40’ını barındıran 80 ülke temel ihtiyaçlar için sağlıklı su bulamamaktadır. 20. yüzyılda Dünya nüfusu 3 kat artarken su çekimleri 6 kat artmıştır. Ülkemizde toplam 26 su havzası vardır. Yıllık yaklaşık olarak 501 milyar m3 yağış düşmektedir. Düşen bu yağışın 186 milyar m3’ü akış haline geçmektedir. Diğer kısım suyun, büyük bir kısmı buharlaşırken bir kısmı yeraltı sularını oluşturmaktadır. Türkiye’de kullanılan suyun ise ancak %5’i içme ve kullanma suyu olarak harcanmaktadır. Türkiye bugün yıllık yaklaşık 1.430 m3 su miktarıyla, su fakiri olma yolunda bir ülke olup, 2030 yılında Türkiye’de nüfusun 80 milyona ulaşacağı ve kişi başına 1.100 m3 kullanılabilir su düşeceği tahmin edilmektedir. Bu da Türkiye’nin gelecekte su sıkıntısı çeken bir ülke olacağını göstermektedir. Diş fırçalarken, el yıkarken ve tıraş olurken yaklaşık 2 dakika için açık bırakılan bir musluktan günde israf olan su 20 litre, 5 kişilik bir ailede bu rakam 100 litreye ulaşmaktadır. Sadece damlatan bir musluk yılda 6 metreküplük su kaybına sebep olmaktadır. Bunun illere göre değişen aileye ait maliyeti yanında boş yere kullanılan arıtma sistemi giderleri, heba olan su kaynakları dolayısı ile ek su kaynakları arayışları, bunların tüketiciye temiz olarak ulaştırılması amacıyla yapılan yatırımlar nedeni ile kaybolan milli servetler ise inanılmaz boyutlara ulaşmaktadır.
Atık yağlar toprağa ve suya atılmamalıdır. Bulunduğu ortamı kirletir, ortamda yaşayan canlılara zarar verir. 1 litre yağ, 1 milyon litre suyu kullanılamaz, 5 milyon litre suyu içilemez duruma getirmektedir. Yılda yaklaşık olarak 350.000.000 kg. civarında oluşan kullanılmış bitkisel ve hayvansal atık yağlar kanalizasyona dökülmeyip geri kazanılması ile yaklaşık 350.000.000 kg. bio dizel ve 35.000.000 kg. gliserin ve 3.500.000 kg. sabunun üretilerek ekonomiye katkı sağlaması mümkün gözükmektedir.
Sofra kaynaklı artıkların dışında atılan cam, metal, plastik, kağıt gibi ekonomik olarak değerlendirilebilecek pek çok atık türünün büyük bir kısmının mutfaktan geçtiğini de unutmamak gerekir. Açık kalan elektrik, boşa akan su, kışın evin aşırı ısısından açılan kapı pencere, yalıtımsız binadan kaybolan ısı vb. yanında bilinçsizlikten veya başka faktörlerden kaybettiğimiz değerlerimizi kaybetmeyip kazanma durumunda elimizde kalabilecek ekonomik potansiyeli ve bu potansiyel ile Türkiye’de veya dünyada neler yapılabileceğini hiç düşündünüz mü!
Somali’nin nüfusu 6 milyon olup, Somali halkının günlük ekmek ihtiyacını neredeyse karşılayacak kadar ekmek Türkiye’de her gün çöpe gitmektedir. Ne kadar acı bir tablo değil mi. Türkiye sahip olduğu ama boşa giden imkanlarının küçük bir kısmı ile az gelişmiş ülkelerde birçok insanın hayatında ciddi bir iyileşme sağlayabilir gibi gözükmektedir.
Dünya genelinde 2010 yılında sıtmadan hayatını kaybedenlerin sayısının 655.000 olduğunu, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 548, Angola’da 243 kişinin kolera sebebiyle yaşamını yitirdiğini, Somali’de 5 yaşına gelmeden yaşamını yitiren çocukların %26’sının ishal, %23’ünün kızamıktan öldüğünü, 10 TL bile tutmayan ilaçlarla önlenebilecek bu tür ölümlerin günümüz dünyasında hala var olduğunu asla unutmamak ve israf türlerinin ve miktarlarının azaltılması yönünde neler yapılabileceğini düşünmek gerekir.
İsraf çeşitliliği yetişme tarzına, kültürel ve dinsel anlayışa, bakış açısına, vicdanlara vb. göre elbette değişebilmektedir. Kimisine göre sigara, içki, kumar, lüks tüketim, fazla tüketim israf iken, kimine göre ihtiyaç adı altında ifade edilebilmektedir. Ancak insanın kendisinden ve çevresinden sorumlu yaratıldığına inananların yukarıdaki datalar ışığında israf etme, mevcudu görmezden gelme veya kabullenme lüksü var mıdır! Bunun vicdanlarda sorgulanması gerekmez mi?. Ramazanda yapılan toplu iftarlarda dahi israfın diz boyu olduğu görüldüğüne göre, önce iğneyi kendimize batırmamız gerekmez mi! Ramazan sofralarının israf sofraları olmasını önlemek dahi bir başlangıç olamaz mı. Ramazanda değilse ne zaman!
13.07.2013
Prof. Dr. Ahmet ALP
ÇEKÜD Sakarya Temsilcisi