Son yıllarda gittikçe artmaya başlayan orman yangınları üzüntümüzün boyutlarını da arttırmaya başlamıştır. Bu yangınların başlama nedenlerini araştırdığımızda %85’lere varan insan faktörü karşımıza çıkmaktadır. Elektrik hatlarının düşmesi, yıldırım ve değişik doğa olaylarının orman yangınlarındaki payı öyle pek de büyük değil. Peki, bu yangınların ülkemiz ekonomisine maliyeti nedir diye soracak olursak, alacağımız cevap her yıl milyar dolarlar şeklinde olacak. Yanan milyonlarca ağacın, hayvan ve diğer canlıların bedeli ise maddi rakamlarla ölçülemez boyutta… Kapkara bir çevrede dolaşan stres yüklü insanlar, kapkara dallara yapışmış kuşlar, sincaplar… şehit olan kahraman ormancıları ise hiç sormayın. Her yangın binler acıyı beraberinde getirdiği halde insanoğlu sanki bunu da kanıksamış gibi. İki gün önceki yangını gördüğü halde yine sigarasını söndürmeksizin aracının camından fırlatan, yine ormanda piknik sonrası cam vb. tüm atıklarını terk edenleri görmek mümkün.
Özellikle Akdeniz-Ege kuşağında yer alan kızılçam ormanları yangınlara karşı çok hassastır. Odunu ve ibreleri bolca reçine ihtiva eden bu ağaç, dibine sürekli yaprakların eskiyen kısmını döktüğü için yaz aylarında kibrit gibi alev almaya müsait hale gelmektedir. Küçücük bir kıvılcım sonrası ortalık tam bir cehenneme dönüşmekte, gelsin yangın ekipleri, havalansın uçak-helikopterler, koşsun tüm bölgedeki timler… Bazen öyle boyutlara varır ki alevlerden kaçamayan ekipler bir su içine giremediği ya da üzerini toprakla kaplayamadığı anda maalesef cehennemi ateşini bu dünyada hissetmeye başlıyor. Yangın sırasında alevlerin hangi tarafa koşturacağını kestirmek çoğunlukla imkânsızdır. O yüzden ailelerini bizlere emanet ederek göreve çıkan yangın işçilerini olur olmaz yerlere basit tedbirlerle konuşlandırmak da büyük bir vebal yüklenmek demektir.
Keklikler kavga ederken sürekli birbirlerinin gagasına darbe vurur, gagası parçalanan ise karnını doyuramadığından açlıktan ölürmüş. İşte ormanları yakan dikkatsiz ve umursamazların durumu aynen bu kekliklere benzemekte. Bir farkla ki; kekliğin zararı kendisine, ormanı yakanın zararı herkese. Dolayısıyla, alınması gereken maddi tedbirler yanında çevreci, köylü ya da şehirli demeksizin herkesin bu konuda bilinçlendirilmesi, toplumun koruyucu yönde ortak hareket kabiliyetinin arttırılması, duyarsızların uyarılması, hak edenlerin cezalandırılması, bu yangınları önlemenin yegâne yolu olarak görünmektedir. Yoksa daha çook dizlerimize vurup, daha çook siyaha bürünmüş tepeleri izler dururuz. Efil efil rüzgar esen tepelerde, altında dinlenebileceğimiz bir tek ağaç bulamayacağımızdan, yol kenarlarındaki zeytin-dut ağaçları dibinde daha çook piknik yapmak zorunda kalır dururuz.
Sonuçta aynı çevreyi paylaşıyor, aynı havayı teneffüs ediyoruz. Geriye büyük acılar, hayatiyetini kaybetmiş büyük topraklar bırakan bu yangınlardan bize bir de telef olan canların hesabını vermek kalıyor. Vatan korumasında hayatını kaybeden askerler gibi şehit olan ormancılarımızı saygıyla anıyor, o kahramanları Yaratan’ın rahmet ve merhametine havale ediyor, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyor, bu ailelerin özellikle bayramlarda yalnız bırakılmamasını istirham ediyoruz. Dillerimizde slogan olarak değil, onlar hep kalplerimizde yara olarak kalacak.
07.08.2013
Recep AYDÖNER
Hatay Serinyol Orman Fidanlık Şefi