Plastik Kapak Deyip Geçmeyin Lütfen !

Uzun süredir dikkatimi çeken şey sizin de dikkatinizi çekmiştir umarım. Özellikle çarşı, pazar yerlerinde, sokak başlarında göz önüne iliştirilmiş 5 litrelik pet şişelerden bahsediyorum. İçlerinde küçük pet şişe kapakları birikmeye başlamış; bazısı büyük bazısı küçük, bazısında bir avuç, birçoğunda yarılanmış durumda.

Şu haber başlıkları da gözünüze ilişmiştir:

“İçtiğiniz suların şişelerindeki mavi kapakları atmayın!”,

“Pet kapak toplama kampanyasına siz de katılın”,

“Pet şişe kapakları engellilere umut oldu”,

“Pet şişe kapakları enerjiye dönüşüyor”.…

Evet, vicdani kaygı ve kanaatlerle başlatılan geri dönüşüm kampanyaları gerçekten umut olabilir yarınlarımız için. Kimler için toplanması, kimlerin toplaması önemli değil aslında. Kaç kapak için kaç sandalye verilmesi de hiç önemli değil. Önemli olan geri dönüşüm konusundaki bilinç, duyarlılık, farkındalık ve gayretin artması.  Dahası verimli bir tüketici anlayışının yaygınlaşması yurdumda. Tabii ki Belediyelerin, Üniversitelerin, Valilik ve Kaymakamlıkların sivil toplumla el ele verebilmesi…

Kampanyalarda pet şişe yerine mavi kapağın seçilmesinin nedeni, daha az yer tutması ve daha kolay toplanabilmesidir.

Enerji Verimliliği Derneği’nin açıklamasına göre bir milyon pet su şişesi kapağı 655 kişinin; 1 litrelik bir milyon şeffaf bulaşık deterjanı kutusu ise 120 kişinin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabiliyor. Bu örneklere çamaşır suyu, sıvı sabun, şampuan, yağ ve su şişesi vb. ürünlerin plastik şişelerini ekleyin lütfen. Bu rakamları Türkiye’de yaşayan 18 milyon hane, 70 milyon kişi ile çarpınça devasa bir hesap , inanılmaz bir ekonomik tablo çıkar karşımıza. Bunun sonucunda elde edilen çevre temizliği ise baklava üzerinde bal ve kaymak olur adeta.

PET, Petrolü hatırlatmalı bize. Plastik, sonuçta petrol türevlerinden elde edilen yapay bir maddedir. Bazısı yün kadar yumuşak,  bazısı çelik kadar sağlam, bir kısmı sıcak suda erirken, diğer bir kısmı ise aleve bile dayanıklı  binlerce plastik türü var hayatımızı kolaylaştıran.  Ancak plastiklerin üretim aşamasında oluşturduğu kirlilikle birlikte kullanıldıktan sonra çevreye rastgele atılmasından kaynaklanan sıkıntıları da unutmamak gerekir. Bunların doğada yüzyıllarca çözülmeden kalabilmesi yönü bir türlü bertaraf edilemiyor. Midesine gittiği canlıların yaşamını karartması ile artarak devam eden kaygılar, plastiğin aslında faydalı olduğu kadar çok tehlikeli bir ürün olduğunu da gözler önüne seriyor.

“Ver Kağıt Al Ağaç” kampanyaları ile başlayıp,  kullanılmış pil ve pet şişe kapakları toplama kampanyaları ile devam eden geri dönüşüm bilincinin günlük hayatta çokça tüketilen diğer ürünleri de kapsayacak şekilde artmasını dilerken 5 Haziran 2009 tarihli ilginç bir haberi hatırlatmakta yarar görüyorum:

Geçirdikleri ağır depresyondan sonra yaşama yeniden tutunmaya çalışan Van’lı kardeşlerimiz, Valilik ve Çevre Orman Müdürlüğü işbirliği ile başlatılan “Poşeti Azalt Van Gölü’nü Yaşat” isimli projeye destek vermişlerdi. 11 Haziran 2009 tarihli diğer bir haberde ise Aydın’ın Kuşadası ilçesindeki ilköğretim öğrencilerinin, çevre sorunlarına ve plastik şişelerin yaygınlaşmasının yarattığı kirliliğe dikkati çekmek amacıyla 11 bin şişe kullanarak Türkiye haritası yaptıklarını öğrenmiştik.

O tarihlerde Pet şişelerden Türkiye Haritası yapan ilköğretim öğrencilerini ve onlara rehberlik eden öğretmenlerini kutlarken pet şişelerini toplayan gençlerimizden şu mesajı almıştık hep birlikte: “İşte bu gördüğünüz Türkiye haritası; Türkiye’nin fotoğrafı.  Yaşamı kolaylaştırmak için kullandığımız teknolojik ürünler gün geliyor hayatımızı nasıl çekilmez hale getiriyor bir bakın. Parklar ve yeşil alanlar, yol kenarları ve meydanlar nasıl da pet şişelerle doldu.”

Verdikleri mesaj net aslında: “Bizlerin yaptığı gibi pet şişelerinin, naylon poşetlerin, ambalaj atıklarının rastgele atılmadığı, geri dönüşüm amacıyla titizlikle bir araya toplandığı, her köşede geri dönüşüm ve çöp kutularının bulunduğu tertemiz bir Türkiye manzarası istiyor ve bunun için çabalıyoruz.”

O günden bu güne duyarsızlıklarımız yüzünden kaybeden yine bizler olduk. Hem zamanı kaybettik, hem de çevremizi… Halbuki, Van’dan yükselen ‘Poşeti azalt Van gölünü yaşat’ mesajı dalga dalga yayılmalı idi yurdun dört bir köşesine. Poşeti azalt dünyayı ve gelecek nesilleri kurtar mesajlarına dönüşmeliydi Türkiye’den dünyaya doğru. Gelişen teknoloji ile birlikte değerler eğitimi de gelişmeli ve yaygınlaşmalıydı toplumda. İnsana, doğaya ve gelecek nesillere saygı önceliklerimiz arasından çıkmamalıydı . Temiz çevre, temiz sokak, temiz insan ideallerimiz ekonomik kaygılarımız arasında kaybolmamalı, ruh halimizi ifade eden güzel duygularımız egomuzun esareti altında boğulmamalıydı. Ben, duyarsızlıkta uçurumun kenarına gelinse de umudumu hâlâ koruyorum ve ” Yine de geç kalmış sayılmayız” diyorum. Yeni eğitim döneminin bu bilincin artmasına vesile olması dileğiyle…

09.09.2012
Süleyman Yorulmaz
ÇEKÜD